Filistinde Çocuk Olmak
Daha dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlamadan, annesinin, babasının yüzüne doya doya bakamadan savaşın ortasında kendisini bulmaktır Filistin’de çocuk olmak.
Her yeni güne yeni bir korkuyla gözlerini açmak, aile üyelerinden birinin eksikliğini görerek, bomba sesleri ve silâh sesleriyle güne başlamanın adıdır Filistin’de çocuk olmak. Küçücük bedenlerin düşman karşısında elif gibi dimdik durup, gözlerinin içine korkusuzca bakıp “Allah’ın kutsal kıldığı yeri size teslim etmeyeceğiz. Sizden korkmuyoruz.” Diye haykırmaktır Filistin’de çocuk olmak.
İsimleri belki Ayşe, belki Muhammed belli değil. Yaşadığı yıllar boyunca kaç kere özgürce parkta koşuşturup oynadılar ya da böyle bir zamanı hiç yakaladılar mı? Ne yiyip ne içtiler? Diğer çocuklar gibi kendi odaları her çeşit oyuncakları oldu mu? En önemlisi ailesi var mıydı? Bir babası var mıydı, yoksa şehit olan veya İsrail hapishanelerinde işkence altındaki babasının yerine kardeşlerine kendisi bakmak zorunda mıydı? En temel haklarını kullanabildi mi? Bilinmez. Bilinen sadece gözleri önünde ailesinin, arkadaşlarının acımasızca katledilmesine seyirci kalan ve bunları gözlerinden akan yaşları akarken kollarıyla silip anlattıkları içler acısı hikâyeler oldu. Enkazların altında canı pahasına da olsa bir umut arayışı vardı, bir aile arayışı vardı. Belki annesi, belki babası, belki de kardeşi… birini bulsa, keşke bulsa da hâlâ hayatta kalan bir ailesi var mı öğrense.
Filistin’de savaş, vahşet, soykırım, kıtlık çığırından çıkmışken birde kendinden geçmiş soykırımcılara bakalım.
Çocuk katili, Gazze katliamcısı, soykırımcı, terörist, günümüzün Hitler’i olan Netanyahu 24 Temmuz’da ABD kongresinde onur konuğu olarak konuşturuldu.
1 saat süren konuşması boyunca tam 72 kez ayakta alkışlandı. Kongre salonuna girerken 3 dakika boyunca alkışlar dinmedi. Netanyahu bile konuşmasını yaparken, “Burada alkışlamayın” demek durumunda kaldı. Ama Kongre üyeleri öyle coşkuluydu ki, kendilerinden öyle geçmişlerdi ki, sanki bir toplu ayin içerisinde gibilerdi. Netanyahu’yu dahi dinlemediler, ayağa kalkıp alkışlamaya devam ettiler.
Neyi alkışladılar peki:
Bir saatte, 4 çocuğun, 72 kadının öldürülmesini alkışladılar. Şimdiye kadar 40 bini aşkın insanın katledilmesini alkışladılar.
Böylece ABD’nin, Gazze’deki katliamın suç ortağı olduğu da tescillendi.
Artık Amerika’nın sembolü olan Özgürlük Anıtı’nı yıkıp yerine, elleri kanlı bir utanç anıtı dikerler.
SONSÖZ: Sizce de tarih tekerrür etmedi mi? Netanyahu’nun Hitler’den ne farkı var?
M. Enbiya DENİZ
Öğrenci
Yorumlar 2
Kalan Karakter: