İzmir Denizlililer Güç Birliği (İZDEGÜÇ) Derneği tarafından Denizlili merhum sanatçılar Selahattin Pınar ve Özay Gönlüm anısına Denizli Kültür Sanat gecesi düzenleniyor.
Programla ilgili açıklama yapan İZDEGÜÇ Derneği Başkanı Dilek Özkan Emiroğlu “İzmir’de yaşayan Denizlili hemşerilerimizi Denizli ortak paydası etrafında buluşturmak amacıyla yola çıktık. Bu çerçevede Denizli’nin yerel değeri olmakla birlikte Türkiye’ye mal olmuş iki kıymetli büyüğümüzü anarak, kültürel değerlerimizin sürdürülebilmesinde katkımız olmasını hedefliyoruz.”
Düzenlenecek olan geceye İzmir’de yaşayan bütün Denizlili ve İzmirli hemşerilerini davet eden Emiroğlu ” Biz biliyoruz ki Denizli İzmir’de başlar; İzmir Denizli’de biter. Buna hiper bir şehir diyebilirsiniz. Bizler hem hemşerilerimizle kültürümüzü yaşatmak adına etkinlikler yapacağız, hem de İzmirli hemşerilerimize Denizli kültürünü tanıtmaya çalışan kültür elçileri olacağız. Bu güzel vefa gecesinde Denizlili hemşerilerimizin yanı sıra, İzmirli hemşerilerimizi de aramızda görmeyi çok istiyoruz.”dedi.

Denizli Kültür Sanat Gecesi başlığıyla düzenlenen programda aslen Denizlili olan, aynı zamanda Türkiye’nin sanat tarihinin kilometre taşlarından olan iki kıymetli sanatçı TRT sanatçıları tarafından şarkılar ve türküler eşliğinde anılacak.
İzmir Tepekule Kongre Merkezi’nde 18 Şubat Cuma akşamı düzenlenecek olan programa yoğun katılım olması bekleniyor.
Yaşamları boyunca dillere pelesenk güfte ve bestelerle tüm Türkiye’nin gönlünde taht kuran merhum Selahattin Pınar ve merhum Özay Gönlüm’ü biraz yakından tanıyalım.
Selahattin Pınar kimdir:
Aslen Denizli'nin, Çal ilçesinden olup, babası Denizli Milletvekili Sadık Bey'in görevi nedeniyle henüz 3 yaşındayken Denizli'lerin yoğun olarak yaşadığı İstanbul'un Altuni zade semtine taşınmışlardır. Babasının karşı çıkmasına rağmen 12 yaşında ud çalarak musikiye başladı. Dönemin önemli bestekârlarından ders alan Selahattin Pınar ileriki yıllarda tambur sazına geçti. "Üsküdar Musıkî Cemiyeti" adını alacak olan "Darü'l-Feyz-i Mûsıkî"nin kurucuları arasında bulundu. Burada Telgrafçı Ata Bey, Udî Sami Bey, Tamburi Cemil Bey'in öğrencilerinden Kadıköylü Fuad Bey gibi kimselerle ciddi çalışmalar yapılırdı. Üsküdar Mûsıkî Cemiyeti olduktan sonra bu çalışmalara Necati Tokyay, Emin Ongan, Şükrü Tunar, Hâfız Burhan ve daha nice isim yapmış ve yapacak olan sanatkârlar katılmıştı. Bestenigâr Ziya Bey, Mızıkalı Celâl Bey, Udî Sami Bey, Hanende Hüsameddin Bey, Kâzım Uz ve Ali Rifat Çağatay hoca olarak görev yapıyordu. Selâhaddin Pınar bütün bu hocaların çeşitli yönlerinden yararlandı. 1919 yılında Tanbur çalmaya yöneldi. Udî Selâhaddin Bey'likten ayrılmış, tanburî Selâhaddin Pınar olmuştu. Aynı zamanda kendine özgü bir uslûp ve boğuk sesi ile okurdu. Bestekârlığa on sekiz yaşlarında başladı. İlk eseri sözleri Adliyeci Senihî'nin olan Kürdîlihicazkâr makamından ve aksak usulünde bestelediği "Mülkün ne yaman şule-i ikbâli karardı" güfteli şarkısıdır. En çok bu makamı sevdiğini her fırsatta dile getirdiğini yakınları bilirlerdi. Yıllar ilerledikçe mûsıkî repertuvarımıza birbirinden güzel şarkılar hediye etti. Çok temiz giyinen, zarif, efendi, güzel ve esprili konuşan Selâhaddin Pınar gerek mûsıkî çevrelerinde, gerekse dostları arasında sevilen, sayılan bir kimseydi. Daha sonra ilk Türk ve Müslüman kadın tiyatrocu Afife Jale ile evlendi. Bu evliliğin Selahattin Pınar'ın sanat hayatına etkisini büyük oldu. Bu dönemde ve boşandıktan sonra bestelediği parçalar genelde karşılıksız ve ümitsiz aşkları, ayrılık acılarını içerdi.
Afife Jale'den sonra ölene dek Seyyare Affet Pınar ile evliydi. Alkol bağımlısı olduğu sanılan, asabi fakat içe dönük bir karaktere sahip Selahattin Pınar 6 Şubat 1960'ta Kadıköy’de Todori'nin lokantasında, yanında söz yazarı Selim Aru olduğu halde, yemek yemek üzereyken yine bir kalp krizi sonucu öldü.
Sabiha Gökçen'in anlattığına göre bestelediği Gel Gitme Kadın şarkısı Atatürk'ün en sevdiği şarkılar arasında yer alır.
İstanbul'un Kalamış, Salacak ve Mecidiyeköy semtlerinde adını taşıyan üç sokak bulunmaktadır.
Kaynak: wikipedia
Özay Gönlüm kimdir:
Ailesi Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Kızılca bölük mahallesindendir. 1953 yılında başladığı Denizli Erkek Sanat Enstitüsü'nde farklı kişiliği ve müziğe yatkınlığı ile okulda sevilen biri oldu. 16 yaşında Türk türkülerinin en ünlü derleyicisi olan Muzaffer Sarısözen'le tanışması kariyerinde belirleyici oldu. Ankara Radyosu Yurttan Sesler programıyla sanat dünyasına adım attı. Belli bir süre Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı "Film Radyo Televizyon Merkezi"'nde çalıştı. 1966'da "yetişmiş saz sanatçısı" olarak Ankara Radyosu'nda çalışmaya başladı.
Özellikle Denizli yöresinin türkülerini, sesi ve sazı ile mikrofonlara taşıdı. Çalıp söylediği Ege türküleri kadar, taklit yeteneği, şovmenliği, fıkraları ve kullandığı Denizli şivesiyle folklora zenginlik kattı.
1960'larda sahneye de çıkan sanatçı, 1973'ten itibaren düzenli şekilde İzmir Enternasyonal Fuarı'nda sahne aldı. Başta Zeki Müren olmak üzere pek çok ünlüyle aynı sahneyi paylaştı. 1963'te Kütahyalı olan Ayten Hanım ile evlendi. Bir Yeşilçam filminde başrolde oynadı. TRT'de, tarıma ve çocuklara yönelik programlarda yer aldı. Kültür Bakanlığı Halk Müziği Geliştirme Merkezi (HAGEM) Repertuvar Kurulu üyeliği yaptı. Son televizyon programı TRT-1'deki "Türk Halk Müziği İstekleri" oldu.
Radyo oyunlarında ve tiyatrolarında roller alan Özay Gönlüm, radyo ve TV'lerde yayınlanan Nineden Mektuplar tiplemesiyle çok sevildi. En sevilen türkülerinden biri olan "Çöz de Al Mustafa Ali" türküsünü, "Fişini de Al Mustafa Ali" diye de seslendirerek, halkı fiş (vergiye yönelik makbuz) toplamaya davet etmesiyle sosyal bilincini gösterdi. Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Çin ve Hindistan'da konserler veren Özay Gönlüm, başta Denizli ve Kütahya yöreleri gelmek üzere Denizli, Kütahya, Muğla, Aydın, İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, Afyon, Burdur, Isparta yörelerinden 3400'den fazla türkü derledi. Özellikle, "Denizli'nin Horozları" (Çil Horoz), "Çöz de Al Mustafa Ali", "Sultan Seccadesi", "Asmam Çardaktan", "Cemile'min Gezdiği Dağlar Meşeli", "Osmanım'ın Mendili", "Adım Adım Denizli'nin Yolları", "Şu Dağlar Tepe Tepe" gibi türküleriyle tanınıyordu.
Teatral yeteneği, yöresel icra tekniği, vokal yorumu ve yaren adını verdiği üçlü sazı ile Türk Halk Müziğinde bir ekol oluşturdu. Bağlamanın yanı sıra cura ve tambura tekniğine de çok önem vermiş, Ege yöresinde Ramazan Güngör'den Hamit Çine'ye kadar birçok curacı ile çalışmış, katıldığı programlarda her boydan cura çalmıştır. Yaren adlı enstrümanı ile cura, bağlama ve çöğürü bir araya getirdi.
Türküleriyle 34 yıldır beğeni toplayan Özay Gönlüm, 2 yıl akciğer rahatsızlığıyla yaşadı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'ne tedavi amacıyla yattı. Ancak hastalığa yenik düşerek 1 Mart 2000'de hayata gözlerini yumdu. Mezarı Cebeci Asri Mezarlığı'ndadır. Eşi Ayten Hanım'dan iki kızı vardır.
Kaynak: wikipedia
Yorumlar
Kalan Karakter: