İKİ VEKİLDEN TEPKİ GELMİŞTİ
Bu itham ve iddialar üzerine CHP’nin gazeteci kökenli iki İzmir milletvekili sosyal medyadan açıklama yaptı. CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan ile CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, paylaştıkları videoda Aksoy’u iddia ettiği iki vekilin isimlerini açıklamaya davet etti. Özkan ve Sertel, Aksoy'un medya kökenli diyerek kendilerini töhmet altında bıraktığını belirterek, “İddiasını kanıtlamayan müfteridir, alçaktır, şerefsizdir” ifadelerini kullandı.
ÖZKAN’I HEDEF ALDI
Bu ifadeler üzerine dün sosyal medya hesabından açıklama yapan Aksoy, “Menemen üzerinden oynana oyunu farkındayız” diyerek şu ifadeleri kullandı; “Kanaltürk'ü Fetöcülere satan Tuncay Özkan adlı zat şahsım hakkında bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya karşı cevabımı yarın saat 15.00'da kendi sosyal medya hesabımdan açıklayacağım.”
O AÇIKLAMAYI YAPTI
Aksoy bugün sosyal medya hesabından kendisinin yer aldığı bir video paylaştı. Videoda konuşan Aksoy şu ifadeleri kullandı;
"Maalesef kamuoyuna bir durumu açıklamak zorunda kaldım, o yüzden bu videoyu çekmek zorundayız. Bundan iki üç gün önce İzmir Milletvekillerinden Tuncay Özkan ve Atila Sertel şahsımla alakalı bir açıklama yaptı. Çok kötü bir üslupla açıklama yaptılar. Kullandıkları üslubu bir milletvekiline yakışmayan, halkın oyu ile seçilmiş bir vekilin kullanmış olduğu üslubun bu olmaması gerektiğini inanıyorum. Bu iki milletvekili müsamere çocukları gibi, Hacivat Karagöz oyunlarında olduğu gibi birbirlerine pas atarak kötü bir üslupla bana cevap vermeye kalkıştılar. Bir defa ben isim kullanmamıştım. Ben isim vermememe rağmen niçin özellikle Kanaltürk’ü FETÖ’cülere satan Tuncay Özkan bu kadar üzerine alındı, demek ki bir yaran vardı.
İTİBARSIZLAŞTIRMANIN DA AYRI BİR ÜSLUBUDUR
Siz bu açıklamaları yaparken ayaküstü yalanalar söylediniz. Bu yalanlardan bir tanesi eski belediye başkanı tabiridir. Ben eski belediye başkanı değilim, mevcut belediye başkanıyım. Hukuksal olarak da böyledir, halkın oyu itibariyle de böyledir, hala daha belediye başkanı olarak geçer. Bunu bu şekilde açıklanıyor olması itibarsızlaştırmanın da ayrı bir üslubudur. Bu üslubu kullanarak haysiyet cellatlığına devam edilmesidir. Yalanlarınızdan biri buydu.
KAMUOYU DA SİZİN BU AÇIKLAMANIZA ONAY VERMEDİ
Bir diğer ise şantaj yaptığım noktasındaydı. Hayır, ben isim vermedim. Her ne hikmetse ben bunu Genel Başkan’a söyleyeceğim dedikten sonra kalkıp açıklama gereğini duydunuz. Alelacele, bir panikle… O kadar panik bir halde bu açıklamayı yaptınız ki, kamuoyu da sizin bu açıklamanıza onay vermedi.
ÖZKAN BANA MAKAM ODASINDA KONUŞMAYALIM DEDİ
Mevzuya gelirsek; 31 Mart seçimlerinden sonra bu Kanaltürk’ü FETÖ’ye satan Tuncay Özkan, Menemen Belediyesi’ne geldi. Kendisini karşıladık, tek başına da gelemdi. Fotoğrafları, videosu, her şeyi mevcuttur. Yanında bir milletvekili daha vardı ve İstanbul’un eski il başkanı olduğunu söyleyen bir zatta vardı. Menemen Belediyesi’nin makam katına çıkarken, Sayın Tuncay Özkan bana aynen şunu söyledi; Makam katında konuşmayalım, başka bir odada konuşalım. Biz de başka bir odaya geçtik. İşin ilginç tarafa o odaya geçerken de, telefonlarımızın verilmesini istedi ya da telefonlarımızın uçak moduna alınmasını istedi. Bir genel başkan yardımcısı ve bir milletvekili, bir belediyeyi ziyarete gittiğinde neden makam odasında değil de başka bir odada görüşmek ister. Niçin telefonların uçak moduna ya da içeriye alınmaması talep eder. Biz bunları yaptık, odaya girdik.
BEN BUNLARIN HİÇBİRİNİ KABUL ETMEDİM
Odaya girdikten sonra da bana söylenen söz şuydu; AGT adında bir asansör firması var, bu asansör firması ile sözleşme yapacaksınız. Güneş adında bir medya şirketi var, bu medya şirketi ile sözleşme yapacaksınız. Bunlar genel başkanın talimatı.” Aslında bunlar medyaya da yansıdı. Belediyemizin kayıtlarında da bunlar mevcuttur. Şimdi düşünelim; CHP gibi Atatürk devrimlerinin, aydınlanma devriminin somutlaştığı bir partinin genel başkanı böyle bir talimat verebilir mi? Ben vereceğine ihtimal vermem. Sayın Genel Başkanı da tanıyorsam böyle bir talimat vermeyeceğini bilirim. Burada bize bir yalan söylendi. Bunları yapacağımız yer neresi? Menemenliye ait olan gelirden yapacağız. Kamuya ait firmayı gidip iki tane firmaya vereceğiz. Bu konuşma sırasında da Seyrek’teki durumla alakalı bana sorular soruldu. Bundan sonra da devreye bir takım adamlar sokarak plazalara, rezidanslara davet edilerek orada açık ihaleleri pazarlık usulü ile 6-7 firmaya dağıtılacağı şekilde diretmelerde bulunuldu. Ben bunların hiçbirisini kabul etmedim. Aslında bakacak olursanız hapse girmemin gerekçelerinden birisi, tam da budur.
MAHKEME AÇILIRSA KAYITLARI MAHKEMEYE SUNARIM
Belediyeler rant kapısı değildi. Belediyelerden bir takım ihaleler alarak, belediyeleri rant kapısı görerek, belediye başkanının savunmakla hükümlü olduğu bir takım yerleri peşkeş çekerek paralar ödeyerek, bir sonraki belediye başkanlığını garantileyen bir anlayış Türkiye siyasetinde maalesef vardır. Buradaki temel husus şudur; sen beni gör, ben seni göreyim, sen bu işleri hallet, bir sonraki seçimlerde ben seni aday göstereyim. Malesef Türkiye siyasetinin düştüğü yer tam da budur. Bu bir siyaset değildir, çamurdur. Biz bunu Menemen’de yaşadık. Eğer mahkemeye gidilirse, gidildiği vakitte, o görüntü ve kayıtları mahkemeye sunarım.
BU BİR HAYSİYET CELLATLIĞIDIR
İşin bir sonraki ilginç tarafı şudur; ben cezaevine girip çıktıktan sonra ilk mahkemeden çıkarken eşimle, arkadaşlarımla birbirimize sarılırken bu medya patronu benim hakkımda haber yaptırırken kullandığı fotoğraf benim tutuklanma sırasındaki fotoğrafım. Bu bir haysiyet cellatlığıdır. Menemen’de haysiyet cellatlığı yapıldı. İnsanın sevincini kursağında bırakacak kadar hasiyet cellatlığı yapılmıştır. Halbuki biz Menemen’deki seçimleri vura vura kazandık. Fark atarak, ciddi çalışmalarla kazandık. Benim eşime kadar taşlı sopalı saldırılar yapıldı. Biz buna rağmen 10 bin oy farkla seçimi kazandık. Sonra ne oldu? Serdar Aksoy belediye başkanı olarak size rant kapısı açmak zorunda mı? Bir sonraki belediye başkanlığını garantilemek için bunu yapmak zorunda mı? Bunu yapmadığım için suçluysam evet ben suçluyum.
EN UFAK BİR VİCDAN AZABI DUYDUĞUNUZA İNANMIYORUM
Şu an Menemen’deki durum nedir? Tombaladan biri çıktı. Hiç vicdanınız sızladı mı? Devrim şehidi Kubilay’ın kentinde bunların yaşanmasıyla alakalı en ufak bir vicdan azabı duyduğunuza inanmıyorum. Bu üslubunuza bakarak bu sonucu rahat bir şekilde çıkartabiliriz. Bugün darbe yapmak isteyen, 15 Temmuz’da pilot olan ve terörist olarak iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış şahsın biraderi vekil olarak orada oturuyor. Sizler sadece Atatürkçülüğü, Atatürk resminden ibaret sanıyorsunuz. Atatürkçülük, cumhuriyetçilik o değildir. Cumhuriyetçilik, Atatürkçülük cemaatlere kanalını satmak demek değildir.
BİAT ETMEK VE KİMSEYE MENEMEN’İN MALINI VERMEK ZORUNDA DEĞİLİM.
Ben bu açıklamayı yaptıktan sonra medyayı takip edeceğiz. Çok net bir şey göreceksiniz orada; tüm kamuoyuna söylüyorum. Kanaltürk’ü FETÖ’ye satan milletvekili ile fotoğraflar çektirecekler. Biz başkanımızın yanındayız, biz milletvekilimizin yanındayız şeklinde paylaşımlar yapacaklar. Bunu yapmalarının sebebi, Türkiye’deki siyasetin artık en kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesidir. Biatçılıktır bu. Ben ömrüm boyunca kimseye biat etmedik. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bir insanım. Kimseye biat etmek ve kimseye Menemen’in malını vermek zorunda değilim."
HODRİ MEYDAN!
Benim onur mücadele devam ediyor, edecek. Bu onur ve adalet direnişidir. Enemelinin millet iradesini nasıl gasp edildiğini, nasıl millet iradesine tecavüz edildiğini gırtlağım yettiği kadar anlatacağım. Ben bu açıklamayı yaptıktan sonra milletvekili olan medya patronu Tuncay Özkan, haysiyet cellatlığını iyi bildiği için benimle alakalı mutlaka kendi medyasını kullanarak benim üzerime gelecektir. Hodri meydan! Yapılacak her saldırıya cevabım vardır. Millet iradesini temsil eden bir belediye başkanı olarak hakkımın gasp edildiğini, millet iradesinin ayaklar altında çiğnendiği noktada benim mücadelem herkese ve her şeye rağmen devam edecektir. Eğer mahkemeye gidersek de, mahkemede AGT asansörlerini de getiririm, Güneş medyasını da getirim, Seyrek’teki ola olayları da mahkemeye getirim. Böyle bir açıklama yaptığım için bir defa hepinizden çok özür dilerim. Ama bu onur ve adalet mücadelesinde Menemen’in bu hale gelmesindeki en büyük pay sahipleri kalkıp hiçbir şey olmamış gibi, belediye başkanı seçilmiş şahsa böylesine rezil bir üslupla saldırıyor olmalarını içime sindiremedim.
Yorumlar
Kalan Karakter: