BİZANS ARTIKLARI VE LAWRENCE KALINTILARI
Yayınlanma :
20.02.2021 17:01
Güncelleme
: 20.02.2021 17:01
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet han tarafından fethedilmesi sonrasında, padişah tarafından hristiyanlara verilen teminat ile dinlerini diledikleri gibi yaşamalarına müsaade edilmişti. Ancak zaman içinde kendilerine gösterilen müsamahayı kötüye kullanmak isteyen bazı hristiyan soyluları, Bizans’ı yeniden canlandırma gayreti içine girdiler. Devir Yavuz Sultan Selim Han dönemi idi. Padişah bu faaliyetlerin farkına varınca “Hristiyanların ya müslüman olmalarını ya da Osmanlı topraklarını terk etmelerini” emretti. Böyle bir emrin dinen uygun olmadığını bilen vezirler ve devlet erkanı, Yavuz’dan çekindikleri için Zembilli Ali Efendi’ye durumu arzettiler. Zembilli Ali Efendi, padişaha böyle bir kararın, dinen uygun olmadığını anlattı ve Yavuz’u kararından vazgeçirdi.
O yıllarda bu kararın çok fazla etkisi olmasa da daha sonraları güçlenen ve kuvvetlendikçe seslerini daha fazla yükselten Bizans asilleri, içten içe devletin aleyhinde hareket etmeye devam ettiler. Ve sonuçta Osmanlı’nın yıkılmasında önemli rol oynadılar. Kiliselerinde istedikleri gibi ibadet edebilen hristiyanlar ile, Kanuni döneminde dünyanın her köşesinden sürülüp, Osmanlı mülküne sığınan Yahudiler, birlikte hareket ederek Devleti Aliyenin yıkılmasında en büyük rolü oynadılar.
Adil olmak ve merhametli olmak bizim hem dini bir vazifemiz, hemde Türk milletinin yaratılış gereği verilen güzel hasletleri. Buna bir itirazımız yok. Ancak insanın kendi canını alacak olan cellada merhamet etmesi de çok alkışlanacak bir durum değil. Devlet adamlığı adil olmayı, hükmü altında bulunanlara zulmetmemeyi gerektirir. Ama islam hukukunda ve Türk töresinde ihanet etmenin cezası da bellidir. Devletin kudretli olduğu dönemlerde basiretinizle aleyhinize olan faaliyetleri görmezseniz, ya da basit görürseniz, devlet zayıf düştüğünde gösterdiğiniz merhametin nelere mal olduğunu çok acı bir şekilde anlamış olsanız da iş işten geçmiş olur.
Ülkemizin güneyinde, görünüş olarak bölücü Kürt hareketi ama hakikatte batılı emperyalistlerin uşaklarına karşı verdiğimiz mücadele amansız şekilde devam ediyor. Geçmişte Marksist ve Leninist sol bir örgüt olarak kurulan PKK, şimdilerde ABD ve AB ülkelerinin paralı uşaklarına dönüşmüştür. Yani batı dünyasının 20.asırda ki en büyük düşmanı olan komünizmi savunan bir örgüt 2000’li yıllardan itibaren emperyalistlerin Ortadoğu’daki maşası haline gelmiştir.
Geçmiş dönemlerde çeşitli sebeplerle varlığına müsamaha gösterilen, ya da faaliyetleri görmezden gelinen örgüt, aynı Osmanlı döneminde merhamet edilen yahudi ve hristiyanlar gibi yavaş yavaş devleti tehdit eder hale gelmiştir. Bir zamanlar devlete sızmalarına devlet adamlarımızın izin verdiği FETÖ olayının acısı hala içimizdeyken, PKK meselesinin de ülkemizin yarınlarında büyük acılara sebep olabilecek bir potansiyel barındırdığı unutulmamalıdır. Bildiğiniz gibi FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimine kadar milletimizin ve devlet adamlarımızın çoğunun gözünde, tertemiz bir dini cemaat idi. Okullarında çok iyi eğitim veren, dünyanın her yanında Türkiye’nin tanınmasını sağlayan, dini değerlerimize bağlı nesiller yetiştiren ve çoğumuza göre asla hainlik etmeyecek kimselerdi. Ancak öyle olmadığını, 253 tane şehit binlerce gazi verip, devletimizin kökten elden gitmesine ramak kala anladık. Hadi diyelim ki FETÖ kendisini gizlemeyi çok iyi becerdi ve bizde hakikati göremedik. Peki aynı şeyi PKK için söyleyebilir miyiz? Hayır!
PKK, en başında bulunan sözde liderlerinden en alttaki sempatizanına kadar bölücü bir örgüt olduğunu, devlete karşı açıktan bir savaş yürüttüğünü her fırsatta haykırıyor. Dünya tarihinin gördüğü en kanlı ve acımasız örgüt olduğunu, hiçbir manevi değeri tanımadığını, bütün mensuplarının haysiyet, şeref ve insanlık onurundan yoksun olduklarını adeta ispat etmeye çabalıyor. Peki biz buna karşılık ne yapıyoruz. Söyleyeyim.
Başta asker ve polisimizin canı pahasına mücadele verdiği bu katil sürülerinin belirlediği fikir özürlü müptezellerin meclisimizde milletvekili olarak arzı endam etmesine müsaade ediyoruz. ABD ve Avrupa ülkelerinin bize karşı koz olarak kullandığı aşikar olan bu hainleri bir kısım insanımız himaye ediyor. Yakalanan örgüt mensuplarını devletin verdiği iaşe ile cezaevinde besliyoruz. PKK’nın uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere kazandığı kirli paralarla batı illerinde yatırım yapan paravan iş adamlarını görmezden geliyoruz. Kısacası fırsat eldeyken yapmamız gerekeni yapmıyoruz. Hem devlet, hem de millet olarak bıçak kemiğe dayansın diye bekliyoruz. İleride hasarın daha büyüyeceğini biliyoruz ama yine de tahammül ediyoruz.
Devletimiz hem Suriye’nin hemde Irak’ın kuzeyinde ABD beslemesi teröristlerle varoluş mücadelesi veriyor. Millet olarak bu mücadelenin yanında olma mecburiyetimiz vardır. Solcusu, sağcısı, Alevi’si, Sünni’si, Türk’ü, Kürt’ü ve hasılı kendisini bu milletin bir parçası kabul eden herkesin devletimizin yanında durması zaruridir. Zira bu savaş emperyalistlerin Ortadoğu planlarının bir parçasıdır. Birlikte rahmet ayrılıkta ise azap vardır.
Selam ve dua ile.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: