BU GURUR HEPİMİZİN
Yayınlanma :
15.12.2020 10:10
Güncelleme
: 15.12.2020 10:10
Azerbaycan’ın Zafer günü kutlamalarını tv başında seyrederken aklıma gelen soruları ve cevap veremediğim bazı hususları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Türkiye’mizin de desteğiyle kırk dört gün gibi kısa bir sürede Ermenistan tarafından otuz yıl önce işgal edilen Dağlık Karabağ’ın kurtarılması hem bizim hemde bütün Türk dünyasının geleceği açısından son derece ehemmiyet arzeden bir vakıa olmuştur. Ermenistan’ın arkasındaki güçlere sırtını dayayarak kendisinin yenilmez olduğunu sanması kendi sonunu getirmiştir. Ancak burada üzerinde durulması gereken konu şudur. Özellikle Rusya ve Fransa’nın açıktan desteğine rağmen, iş fiiliyata dönünce nasıl çark ettikleridir. Otuz yıldır Dağlık Karabağ meselesini çözmek üzere kurulmuş olmasina rağmen bugüne kadar hiçbir şey yapmamış olan Minsk üçlüsü, Azerbaycan’ın mutlak zaferine karşı doğrudan Ermenistan tarafında olmayı göze alamamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra her meselede Türkiye’nin karşısında olan ABD bile Dağlık Karabağ konusunda sessiz kalmaya mecbur olmuştur.
Bakü’de ki kutlamaları ve her iki ülkenin liderini seyrederken şunu düşündüm. Egemen bir devletin Cumhurbaşkanı benim ülkemin cumhurbaşkanından hayranlık ve minnetle söz ediyor. Benim ülkemin kahraman askerleri Bakü caddelerinde yeri göğü inleterek mehter eşliğinde tören yürüyüşü yapıyor ve Azerbaycan Türkleri kendi ülkelerinin ordusundan daha çok onlara sevgi gösterisinde bulunuyor. O törenleri seyredipte kendi ülkesi, kendi Cumhurbaşkanı ve kendi ordusuyla gururlanmasan bir Türk düşünemiyorum.
Avrupa Birliği liderler toplantısı sonucunda Türkiye için ciddi bir yaptırım kararı alınmamasına üzülen üç ülke var. Birincisi tarihte defalarca canlarını ve devletlerini kurtardığımız dünyanın en korkak milleti olan Fransızların lideri Macron, diğer ikisi ise Yunanistan ve GKRY. Diğer Avrupa ülkeleri Türkiye’yi çok sevdiklerinden değil ama stratejik açıdan Türkiye’yi kaybetmekten korktuklarından yaptırımlara evet diyemediler.
Akdeniz’de oluşturulan ittifaklara baktığınızda kimlerin karşımızda olduğunu görüyorsunuz. Yine Yunanistan, GKRY, Fransa ve Mısır’ın darbeci lideri ile siyonist İsrail yönetimi.
Libya konusunda karşımızda yukarıda yazdığım devletlere ilave olarak BAE ve Vehhabi Suudi Arabistan yönetimi. Yani düşmanlarımız hep aynı. Türkiye’mizin ilerlemesini ve bölgesinde hakim bir güç olmasını sindiremeyenler, karşımızda kuvvetli bir blok oluşturarak yükselişimize engel olmaya uğraşıyorlar.
Geçmişi ülkücü mücadele içinde geçmiş biri olarak şahsen ben, uluslararası ilişkiler açısından ülkemizin geldiği durumla büyük gurur duyuyorum. Avrupalı liderlerin karşısında el pençe divan duran siyasetçilerimizi düşündükçe, dış politikada liderlere ayar üstüne ayar veren, ülkemizin hukuki haklarını cansiperane bir şekilde savunan devlet adamlarımızın varlığıyla rahatlıyorum. Bizim de milletimizin haklarını savunan bir devletimizin olması bir ülkücü olarak en büyük hayalimiz değil miydi?
Otuz yıldır içimize bir türlü sindiremediğimiz HDP düşüncesindeki sözüm ona siyasi partilerin meclisimizde bulunması ve terör örgütüyle olan organik bağlarını pervasızca ortaya dökmelerine rağmen, ATATÜRK’ün partisi olmakla övünen CHP’nin, ha keza 1950’lerde ki Demokrat Partinin devamı olduğunu ve aynı zamanda milliyetçi olduğunu iddia eden İYİ Partinin ve Temel KARAMOLLAOĞLU ile bütün formatı değişen Saadet Partisinin, sırf Tayyip ERDOĞAN düşmanlığıyla bir araya gelmesi anlaşılacak gibi değildir. CHP yönetiminin tavrını anlayabiliyorum ama vatanını, milletini seven CHP’li seçmenin sessizliğini, MHP yönetimini ve sayın Devlet BAHÇELİ’yi yeteri kadar aktif olmamakla suçlayıp İYİ PARTİ’ye giden ülkücüleri, dini hassasiyetlerini bildiğimiz Saadet Partililerin, Marksist bir örgüt olan PKK’nın siyasi kanadı olan HDP ile aynı ideal etrafında birleşmesini anlamanın imkanı yok.
Doğru bir tane, yanlış ise sınırsızdır. Allah bizleri nefes aldığımız sürece yanlışa tevessül edenlerden eylemesin. Yanlış tarafta olanlara da hakikatı görmeyi nasip etsin.
Selam ve dua ile.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: