Bu ülkede ne yazık ki, nüfusun hemen, hemen yarıya yakını nimetler içinde boğulsak da muhaliftir. Yanlışa yaptığı itirazı, doğru bildiğine de yapmayı vazifesi olarak görür. Herhangi bir siyasi görüşü kastederek söylemiyorum. Sağcısı da, solcusu da, muhafazakarı da, liberali de böyledir. Kendi görüşüne zıt olan birinin yaptığı her şey yanlıştır anlayışı bizde tavan yapmıştır. Buna karşılık, bizden biri olarak kabul ettiğimiz birinin yanlışını da doğru gibi savunmayı da fazilet olarak görürüz. Buna hayatın her alanından örnekler verebilirim ancak, bunun en belirgin olanlarını siyasette görmeye alışık olduğumuz için oradan misaller vereyim istiyorum.
Abdülhamid Han’ı tahttan indiren ittihat terakki züppelerinin başında ki Talat Paşa’ya, şimdi ne yapacaksınız diye sorulduğunda: Onu hiç düşünmedik biz sadece Abdülhamid’i indirmeye odaklanmıştık diyerek, nasıl bir gaflet içinde olduklarını ortaya koymuştur. Koskoca bir imparatorluğun tarih sahnesinden yok olmasına sebep olacak bu gafleti, aramızda hala ölümüne savunanların bulunması, inat ve siyasi yobazlıktan başka neyle izah edilebilir.
Enver Paşa’nın her türlü uyarıyı görmezden gelip, yazlık elbiselerle yüzbinin üzerinde Osmanlı askerinin kışın ortasında Allahüekber dağlarında donmasına sebep olmasını ve aradan geçen bu kadar zamana rağmen Enver paşanın hala bir vatansever olarak kabul edenler olmasını nasıl anlayacağız.
Cumhuriyet kurulduktan sonra, Türk milletini dilinden, dininden, köklerinden, geleneklerinden koparmak için konulan yasakları, çıkarılan kanunları hala devrim olarak kabul edenlerin olmasını bağnazlık ve yobazlıktan başka hangi kelimelerle isimlendirebiliriz. Müslüman bir milletin dini inançları gereği örtünmesini, kutsal kitabının okunmasını ve bin yıldır okunan ezanın yasaklanmasını hatta camilerin kapatılıp, Kur’anı Kerim öğretiminin yasaklanmasını, şapka giymeyi reddettiği için insanların idam edilmesini sorgulamayan bir zihniyetin hala var olmasını nasıl okumalıyız.
Sudan sebepler öne sürüp, darbe yaparak bu ülkeye en çok hizmet etmiş olan başbakanlardan biri olan Adnan MENDERES’i idam eden ve bundan yirmi yıl sonra, anarşi ve terör olaylarını bahane ederek darbe yapan sözde Türk ordusu mensuplarının haklı olduğunu söyleyenlerin aramızda var olmasını, devlet en iyisini bilir diye mi izah edeceğiz. Yine 28 Şubat darbecilerinin, askeri vesayet hayranlarının değirmenine su taşıyanları masum mu kabul edeceğiz.
FETÖ gibi PKK gibi emperyalistlerin kontrolünde olduğu gün gibi aşikar olan terör örgütlerinin hamiliğini yapan dangalakların varlığını inkar mı edeceğiz. Bu örnekleri çok daha fazla çeşitlendirebiliriz. Ancak biraz da günümüze, bizim mahalleye dönmek istiyorum.
Dünyayı kasıp kavuran COVİD salgınının, yaşadığımız büyük deprem felaketinin ve Batı dünyasının bize karşı açtığı ekonomik savaşın etkilerini gözardı etmeden, milletimizin büyük çoğunluğunun yaşadığı geçim sıkıntısı ve ekonomik daralmayı görmezden gelip, hükümetin yaptığı yanlış uygulamalara sahip çıkmak neyin nesidir. Devlet içinde suistimalin, torpilin, adam kayırmacılığın ayyuka çıktığı, vergi yükünün küçük esnaf ve sanayici açısından dayanılamaz derecede arttığı, buna karşılık holdinglerin, büyük şirketlerin, spor klüplerinin vergi borçlarının affedildiği, devletin adalet ölçüsünden uzaklaştığı göz önündeyken, hükümeti eleştirmeye bile izin vermeyenler için ne diyeceğiz. 15000 TL emekli maaşı alıp bir o kadar kira vermek zorunda kalan insanlarımızın halini görmemek ve onların şikayetlerine kulak vermemek yobazlık olmaz mı.
Hastanelerin hizmet açısından yirmi yıl öncesine geri döndüğü, parası olmayanın tedavi olmasının mümkün olmadığı bir sistemin savunuculuğunu yapmak haksızlık değil midir. İktidar partisi mensuplarının haksız kazançlar elde etmelerini görmezden gelmek, adamı olanın her türlü işini kolayca hallettiği, haksızlıkların hayatın her alanına yayıldığı bir sistemden şikayet etme hakkımız olmasın mı.
Sözün kısası bizim ki yapıyorsa her yaptığı doğru, bizden olmayanların her yaptığı yanlış anlayışından kurtulamıyorsak hem ahlakımızı hem insanlığımızı hem de neye iman ettiğimizi sorgulamalıyız.
Selam ve dua ile.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Yayınlanma :
23.01.2025 13:40
Güncelleme
: 23.01.2025 13:40
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: