Ülkemizin Güney sınırının neredeyse tamamını oluşturan Suriye’de, 13 yıldır devam eden iç savaş ve 60 yıllık BAAS rejimi sona erdi. Milyonlarca müslümanın katili Hafız ESAD ve zalimlikte onu aratmayan oğlu Beşar ESAD tarihin kirli sayfalarında yerlerini almış oldular. Kimyasal silah kullanımı ve varil bombalı saldırılarda yüzbinlerce sivilin öldüğü, milyonlarca insanın yaralandığı ve mevcut nüfusun üçte ikisinin yerini yurdunu terketmek durumunda kaldığı son iç savaşın ağır bilançosu bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyayı derinden etkiledi. İç savaş nedeniyle ülkesini terkeden beş milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülkemiz, bu anlamda büyük bir özveri ve misafirperverlik örneği göstererek tüm dünyaya hamiyyet ve insanlık dersi verdi.
Medeniyetiyle övünen Avrupa milletlerinin, ölümü göze alarak kendilerine sığınan göçmenlerin botlarını batırıp boğulmalarını seyrettikleri bir dünyada, Türkiye cumhuriyeti hem devleti hem de milletiyle bu mazlumlara kol kanat gererek, ekmeğini bölüşmeyi, insani ve İslami bir vazife olarak kabul etti. Çok değil yüz yıl önce bizim topraklarımızın birer ferdi, Osmanlı imparatorluğunun tebaası olan bu insanların dedeleriyle birlikte emperyalistlere karşı savaştığımızın, aynı dine inanıp, aynı kıbleye secde ettiğimizin şuuruyla hareket ettik.
İç savaş sırasında Türkiye olarak aldığımız pozisyon içerde ve dışarda çok tartışıldı. Özellikle muhalefet kanadı, Suriyeliler üzerinden hükümeti yıpratmak için büyük çaba sarfetti. CHP’nin başını çektiği, bu ülkenin ve Ortadoğu coğrafyasının gerçeklerinden habersiz, ne kadar bizden olmayan unsur varsa, blok halinde bu meselede hükümete, dolayısıyla devletimize karşı tavır aldılar. Ancak yaşanan gelişmeler gösterdi ki, başından beri Türk devleti doğru yerde konumlanmıştı. Kırk küsur yıldır başımıza bela edilen PKK terörünün kaynağı ve hamisi BAAS rejimiydi. Terörist başı Abdullah ÖCALAN’ı yıllarca besleyen Suriye rejimi değil miydi.
Esasında 1930’larda ki 40’larda ki CHP’nin Suriye de ki BAAS rejiminden hiçbir farkı yoktur. Esad’la görüşmekten başka çaremiz olmadığı konusunda ısrar etmelerinin sebebi, aynı dünya görüşüne sahip olmalarıdır. CHP’de tıpkı BAAS iktidarı gibi, kimliksiz, ilkesiz ve dinsiz bir toplum hayali ile beslenmiştir. Kur’anı Kerim öğrenmenin yasaklandığı, insanımızın inancı gereği örtünmesinin engellendiği, şapka takmayı reddettiği için din adamlarının idam edildiği CHP Türkiye’sinin, Suriye’deki zalimlerden ne farkı vardır.
Devletimiz Suriye’de yaşanan hadiseleri başından beri doğru okumuş, durması gereken yerde pozisyon almış ve Suriye halkının da dostluğunu kazanmıştır. Onüç yıl boyunca atılan adımlar belki de Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek hamlelerdir. Zira Esad rejiminin yıkılmasında en önemli oyun kurucu Türkiye cumhuriyeti devletidir. Ordusuyla, istihbaratıyla, sahada destek verdiği Suriye milli ordusu unsurlarıyla, büyük bir başarı elde etmiş, ABD, Rusya ve İran etkisini bertaraf etmeyi büyük ölçüde başarmıştır. Bundan sonrası için de hem Suriye halkını hem de milletimizi umutlandırmıştır. Batı emperyalizminin paralı maşası olan terör örgütünün bütün planları altüst edilmiştir. 21. Yüzyılın Türk asrı olacağı tezine adım, adım yaklaştığımızı kabul etmek durumundayız. İkiyüz sene, batılılaşma hayaliyle özünden, kimliğinden, dininden ve geleneklerinden koparılmaya çalışılan bu millet, kimlerle olması gerektiğini çok yakın bir zamanda anlayacaktır.
Suriye de cereyan eden hadiselerin yakın zamanda, diğer Ortadoğu ülkelerinde, yakın Asya’da ve hatta Balkanlar’da da domino etkisi ortaya çıkaracağını hesap edersek, önümüzdeki on yılların ülkemizi şahlandıracak bir süreç olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dar gelirli vatandaşlarımızın büyük sıkıntılar çektiğini hepimiz biliyoruz. Ancak şunu asla unutmamalıyız ki devletimiz büyük bir varoluş mücadelesi veriyor. Ekonomik sıkıntılar gelip geçecektir. Fakat ebedi düşmanımız olan Batı emperyalizminin ve onların ileri karakolu olan İsrail’in tüm planları aziz vatanımızı işgal etmek üzerinedir. Bu plana engel olacak tek şey, inançlı, güçlü ve komşularına güven veren bir Türkiye devletidir.
Yeniden çevresine ve hatta dünyaya nizam veren bir ülke olmanın yolu, Batılıların tazyiki sonucu terkettiğimiz milli ve manevi değerlerimizi yeniden ihya etmek, bunu sağlamak için gayret eden devletimizin yanında olmaktır. Hiçbir konuda bileği bükülemeyen Türkiye, inanan ve inandığı gibi yaşamaya çalışan Türk gençlerinin omuzlarında yükselecektir.
Selam ve dua ile.
Yorumlar
Kalan Karakter: