Cumhuriyet Halk Partisi’nde o kadar ilginç bir aday belirleme süreci yaşanıyor ki ‘herkesin söylediği doğru, herkesin söylediği yanlış’ gibi bir durum söz konusu.
O kadar çok etken var ki; bugün en önde gözüken, yarın masada olmuyor. Karar vericiler, kendi isteklerini ya da yakın çalışma arkadaşlarının isteklerini, halkın isteklerinin önüne koyup koymayacağı en büyük merak konusu.
Parti’de yaşanan genel başkan değişikliği, yerel seçimde mevcutları ve adayları nasıl etkileyecek?
Değişimin baş aktörlerinin, karargahlarında yürüttükleri çalışmalarında siyasi menzilleri paralel mi?
Girdiği bütün seçimleri kaybeden Kılıçdaroğlu’na yönelik yapılan eleştiriler, aday belirleme sürecinde dikkate alınacak mı?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’le ilgili sorulara İzmirliye soracağız ve buna göre kararımızı vereceğiz diyen Özgür Özel halen aynı fikirde mi?
Ve daha bir sürü sorunun cevabını seçmen merak ediyor.
Elbette biz de merak ediyoruz.
Araştırıyoruz, konuşuyoruz, izmir-İstanbul-Ankara hattında yoğun mesai harcıyoruz.
Edindiğimiz bilgiler, hiçbir konuyu berraklaştırmadığı gibi daha da kafamızı karıştırıyor.
Şartlar böyle olunca herkes aday adayı oluyor.
Peki Adayı ne belirleyecek?
Kişisel İlişkiler mi?
Kurultay öncesi yapılan pazarlıklar mı?
Ekonomik ilişkiler mi?
Lobiler mi?
Medya mı?
Sosyal Medya mı?
Siyasi İstikbal hesapları mı?
Neden bu soruları yöneltiyorum, çünkü gittiğimiz her yerde herkes adaylığını garantilemiş durumda.
Peki nasıl?
Aynı ilçede birisi Özgür Özel’in hemşerisi, birisi hocasının yeğeninin arkadaşı, birisi İmamoğlu’nun ekibiyle görüşmüş, birisi kaynıyla oturmuş, birisinin çok parası var, birisini İstanbul’da bir lobi istiyor. Hepsi ağız birliği etmişçesine ‘başvur demeseler, kesin olmasa başvurmazdım’ kafasında.
Yani herkesin istediğinin adaylığı kesin ama maalesef halkın istediğinin adaylığı kesin değil.
Öyle olmasa nüfusu 5 milyona yaklaşmış bir şehirde halkın isteğini 3 bin kişiyle ölçmeye çalışmazsınız.
Hatta bu kadarla da kalmıyor, İzmir’den PM’ye ve MYK’ya giren değişimcilere yakınlık adaylığın garantisi gibi.
Buda yetmiyor Veli Ağbaba’nın koruyup kollayacaklarının listesi yapılmış seç-beğen-al yapıyorlar.
Durum böyle olunca, adayın biri bir günde 7 ilçeye giderek aradan çıkarıyor, bir diğeri muhtarları, STK’ları toplayıp genel başkana gönderiyor.
Belki etkisi olmayacak ama biz yine de tarihe not düşmesi açısından bazı aday adaylarının da dile getirdiği İzmirli ne istiyor sorusuna halkın verdiği yanıtı paylaşmak istiyorum.
- İzmirli; bu şehirde yetişmiş, partide emeği olan, birçok kademede görev almış, örgütü tanıyan yerli bir aday istiyor.
- İzmirli; İsmi şaibeye yolsuzluğa karışmamış, kavgasını kendi için değil, kenti için vermiş ve verecek bir aday istiyor.
- İzmirli; kentin ve Cumhuriyet’in demokratik duruşu ve prensipleriyle sorunu olmayan, yaşamın her alanında Cumhuriyet Halk Partisi’ni temsil edecek bir aday istiyor.
- İzmirli; kendini tanıyan, kentini tanıyan, kendini kentine benzeten, sokağı, çarşıyı bilen halkçı bir aday istiyor.
- İzmirli; varlığını siyasete borçlu olmayan, kentin sosyal ve kültürel yaşamında hep var olmuş bir aday istiyor.
- İzmirli; enerjisi yüksek, genç, dinamik kentin kazanımları için herkesle masaya oturacak, kentin kayıpları için herkesle kavga edecek bir aday istiyor.
Yani İzmirli, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne aday olacak kişinin, herhangi bir siyasinin, lobinin istikbalinin teminatı değil, İzmir’in istikbalinin teminatı olmasını istiyor.
Aksi takdirde, değişim yolculuğunda eleştirdiğiniz Kılıçdaroğlu’na yakınlık veya uzaklık başlığıyla tertiplenen konumlanmanın sonucu olabilecek muhtemel sandığa gitmeyiz tehlikesi, çok parçalı daha büyük bir reaksiyonla karşınızda oluruz sonucuna dönüşebilir İzmir’de.
İzmir’de sokağa, halka rağmen bir şey yapmak büyük bir siyasi risktir benden söylemesi.
Yorumlar
Kalan Karakter: