Eşeğin Gölgesi Kimin?
Yayınlanma :
06.06.2019 16:50
Güncelleme
: 06.06.2019 16:50
Geçtiğimiz haftalarda Haber Türk’te Veyis Ateş’in programı büyük soruların konuğu sosyolog Besim Fatih Dellaloğlu idi.
Konu esasında yerel seçim sonuçları, toplumun tercihleri olsa da bir sosyolog gözüyle nihai bir kutuplaşmanın kapılarının aralanmış olabileceğinden bahis ediliyordu. Modernitenin tarihçesinden bahsedilen programda modernleşme ile olan farkları da anlatılarak günümüze ışık tutulmaya çalışılıyordu. Dünyayı ve Türkiye’yi anlamak açısından çok doyurucu bilgiler içeren program deyim yerindeyse ‘ormana kuş bakışı’ bakmamızı sağlıyordu.
Neticede kamusal alanla uyum sorununu çözmeye çalışan, sınıf farklılıklarını ve siyasi aidiyetlerini, ekonomik ve reformist tercihlerden azade, teolojik ve kavmi mensubiyetlerle konumlandıran YENİ TÜRKİYE mimarlarının, kendilerine cevaplarını vermek zorunda oldukları büyük sorular var. Bu sorulara zihnimizde ve vicdanımızda cevaplar aramadıkça keçinin kartvizitinde hep Abdurrahman Çelebi yazacak.
Yani şu soruların cevabını vicdanımızda (imanımızda) aramak gerekmiyor mu?
-Siyaset kurumsal olarak tercih sebebi aidiyetlerimizin yaşatılacağı bir alan mıdır?
-İçtihat kapılarını kapatmış teolojik yaptırımlar global entegrasyon gerektiren süreçlerin önceliği midir?
-Kıraç toprakta pirinç yetiştirmeye çalışan çiftçiye ne demeli?
Peki bunların konuşulması ve anlaşılması gerekmiyor mu? Bunları konuşan insanların dinlenmesi gerekmiyor mu? Konferans salonlarının sirklerden daha dolu olmasının zamanı gelmedi mi? Ancak yüksek bilinçle ve toplumsal kararlılıkla atlatılabilecek tehlikelerin yaşandığı bu dünyada; ‘akıl etmek’, düşünmek, konuşmak ve bedenlerimizi kendi ruhumuzla beslemek yerine, MATRİX’in bir parçası olmaya çalışmak ve aklımızın ürünü olmayan cümleler kurma çabası niye?
Bir karar vermek zorundayız; Ya düşünce penceremizin perdelerini aralayarak olacağız, Ya da düşüncelerimizi dünyaya hükümdar eşkıyaların açtığı çukurlara gömüp öleceğiz.
Şimdi size kısa bir hikâye anlatmak istiyorum:
Ünlü Hatip Demosthenes, Atina’da agorada yurttaşlarına ülkenin geleceği üzerine önemli bir söylev için kürsüye gelince halk dinlemek istemez, yaygaraya başlar.
Bunun üzerine Demosthenes şöyle der:
─ Yalnızca iki söz söyleyeceğim size, hepsi o kadar!
Gürültü patırtı kesilince de hemen bir öykü anlatmaya girişir:
“Bir zamanlar bir delikanlı, Atina’dan Mepara’ya gitmek için bir eşek kiralamış. Eşeğin sahibi de aynı yere gideceği için beraber yola çıkmışlar.
Epey yol aldıktan sonra, öğle sıcağı tepelerinde yumurta pişirmeye başlamış. Dinlenmek için bir su kenarına oturmuşlar.
Ortalıkta gölge mölge olmadığından bay sahip, eşeğin gölgesine uzanmış.
Eşeği kiralayan genç de karşı çıkmış bu rahatlığa, eşeğin gölgesine yatmak benim hakkım demiş.
Sahibi diretmiş:
─ Ne münasebet, eşek benim!
Bay kiracı da eşeği kiraladığını söylemiş ama sahip hiç oralı olmamış ve sürdürmüş sözü:
─ Kiraladınsa eşeği kiraladın, gölgesini değil…
Arkasından mal sahibi ile kiracı arasında bir kıyamettir kopmuş…”
Bu sözden sonra Demosthenes, lafını keserek kürsüden inmiş.
Halk, merak içinde bağırmaya başlamış:
─ Eee, söylesene be adam, sonra ne olmuş?
Bu feryat figan üzerine ünlü hatip, kürsüye yeniden çıkmış ve halkı bir süzdükten sonra şöyle demiş:
─ Ne adamlarsınız yahu, iyiliğiniz için iki laf edeyim dedim, izin vermediniz de bir uyuz eşeğin gölgesini mi merak ediyorsunuz?
Tarih boyunca düşünmeyi ihmal etmiş insanoğlunun merakı neredeyse hiç değişmemiştir, uyuz bir eşeğin gölgesinde kavga eden iki adam görmesinler. Neden ve ne zaman başladığını bile çoğu zaman hatırlayamadıkları kavgaların tarafları olurlar.
Bizler bu kavgayı izlerken bu kavgayı izlemeyenler, hatta hiç merak etmeyenler yok mu dersiniz? Olmaz mı var elbette. Peki onların neler yaptığını düşündünüz mü hiç? Onlar bu kavgayı çıkarıp biz izlerken, bir sonraki kavga için plan yapıyorlar…
Bir tarafta kavga çıkarıp halk bununla oyalanırken oyun kuranlar, diğer tarafta “bize ne eşeğin gölgesinden” diyerek halka hakkı anlatanlar.
Dilerim bulunduğumuz yerde NEDEN sorusunu cevaplayamayacak kadar düşünme kabiliyetini yitirmeyiz.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: