İnsanlara NE OLUYOR?
Yayınlanma :
22.02.2021 09:59
Güncelleme
: 22.02.2021 09:59
Geçen hafta PKK teröristlerince haince, kalleşçe katledilen şehitlerimizin acısının gölgesinde iki sarsıcı olay da benim kalbimi buruşturdu. COVID-19 nedeniyle ölen 400’e yaklaşan doktor kayıplarından değildi bu sefer ki haberler. Gazete haberleri arasında mobbing nedeniyle son 10 yılda intihar eden genç bir meslektaşımdı birisi rahmetli Mustafa Yalçın, diğeri de çok yakından tanıdığım yaşama, güzelliğe aşık ve inanılmaz üstün başarılı Kaan Bozkurt. Tüp bebek alanında yüzlerce ailenin mutluluğuna katkı sağlamış, hastası olan herkesin sevgi ve güvenini kazanmış rahmetli dostumun evlilik konusunda istediği hayal ettiği mutluluğu yakalayamamış olması sonucu hem eşini öldürmesi, arkasından da yaşamına son vermesi tanıyan herkesi şok etti. Daha önceki evliliklerini medenice noktalayabilen Kaan’ın, bir ucunda kadın cinayeti, diğer ucunda intihar gibi toplumumuzda hoş karşılanmayan iki olayın öznesi olması olayın basitçe açıklanabilir olmasını engelliyor. Kaan sporcu, insanları seven, yaşamayı, dostluğu oldukça iyi bilen biriydi. Tabii sevgili kızının, rahmetli dostumun arkasından kaleme aldığı duyguları okuyunca Kaan’ın böyle bir eyleme nasıl kalkıştığını anlayamadım. Sonra kişiselleştirmeden dünyada gidişata baktım. Amerikan Psikiyatri ve Hukuk dergisi (http://jaapl.org/content/37/3/371http://jaapl.org/content/37/3/371) Cinyet-İntihar konusunda bir derleme yapmış. Medyada sık gündeme getirildiği gibi cinayet-İntihar olgularından bir artış var mı, diye geriye dönük inceleme yapmışlar. Amaç bu elim olayı tetikleyen nedenleri ve gerçekten bir artış var mı onu ortaya koymak tabii ki. Veriler cinayet-İntihar insidansınınhalen % 0.001’ in altında olduğunu göstermiş. Araştırmalar Cinayet-intihar ile sonuçlanan eylemlerin Fail ile Maktulün ilişkilerinde gizli olduğunu ortaya koymuş. İlişkide aile içi şiddet, cinsellik, aldatma, failin yaşı, boşanma/ayrılma hikayesi, silah kullanımı ve bireylerden en az birinde akıl hastalığı öne çıkan hazırlayıcı faktörler olarak gözlemlenmiş. Eskiye göre nedenlerde bir değişiklik olmadığı, bu nedenlede rastlanma sıklığının (insidans) eskisiyle aynı düşük düzeyde tespit edildiği yayınlanmış. Yine de bazı özel riskler saptanmış, alkol/madde bağımlılığı, çoğunlukla faillerin erkek olması, depresyon (en sık), yaşlı erkek hastabakıcılar gibi. ABD’deki cinayet-İntihar oranı benzer şekilde tüm dünyada çok yüksek olmamasına rağmen, medyada çok geniş yankı ya göre bulur. Çalışmada kullanılan 1900-1979 yılları arasında, 10 ulusta yapılmış 17 araştırma cinayet-intihar oranı 100.000’de 0,2-0,3 olarak görülmüştür.
Tabii internet ortamının ve cep telefonlarının sağladığı sınır tanımayan zenginlik ve rahatlık, şehir nüfusundaki anormal artışın tükettiği komşuluk/akraba ilişkileri, yoğun iş temposunun her iki cins üzerinde yarattığı tükenmişlik sendromu, tüketim ekonomisini kamçılayan kapitalist yaşa tarzının arttırdığı borç yükü, kadının ekonomik özgürlüğünü kazanması dünya üzerinde erkeğe biçilmiş görevlerde kadının da çok yetkin biçimde görev alması sonucu, 50 yıl önce sosyal yaşamdaki görev tanımlamalarında değişikliklere yol açtı. Kadın bazen erkekten daha çok eve bakan taraf oldu, erkek ev işine yardım etmekten uzak durdu, kıskançlıklar, ben niye bu adama bakayım, ya da ben bu kadına bakmaktan sıkıldım gibi kendi aile büyüklerimiz arasında hiç şahit olmadığımız, “ölüm bizi ayıra dek” sözünün çöp olduğu yıllara geldik.
Doktorluk gerçekten çok emek yoğun, stresli, üzüntülere şahitlik ettiğimiz bir yaşam biçimidir. Uykusuz kalırsınız, kaprisli üstlerle mücadele edersiniz, altınızdaki kişiye güvenip iş bırakamazsınız, uykusuz kalırsınız, aslında bu emeğin, eğitimin karşılığı olamayacak bir ücrete onlarca yıl çalışırsınız, kendini bilmez hasta yakınlarının saldırısına maruz kalırsınız, geline toplumların son derece doğru olduğuna tüm kalbimle inandığım, kötü tıp uygulamaları nedeniyle davalara muhatap olursunuz, ki bunların bir kısmı doktordan para kopartmaktan başka amacı olmayan sahte mağdur-uyanık avukat bazında yürütülen davalardır, yıllarca mahkemelerde hakkınızı aramak zorunda kalırsınız. Biz mecburi hizmeti, nöbetlerin olacağını, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ön safta olacağımızı bilerek seçtik doktor olamyı. Şan, şöhret, para, insanların duyduğu saygıdan nasiplenmenin bir bedeli olmadığını hiç düşünmedim. Zamanla bazılarımıza bu yükler ağır gelmeye başladı, parada kazanılmış, şan da oluşmuştu. Önce geceleri telefonlar kapatıldı, sonra hafta sonları, sonra muayenehaneler cumartesi yaz aylarında kapatıldı, derken kendini geliştirmekten uzaklaşan egosunun gözünü kör ettiği insanlara dönüştük belki de. Bu mobbing nedeniyle intihar eden kardeşimin sesini daha önce duymayan üst yöneticilere, bezdirme yapanlara dava açılmalı. Kamu bir doktorunu kaybetti. 20 yıldır eğitimine para harcadığı bir devlet memuru ölüme yollandı. Kaan kardeşime gelince son birkaç yılda telefonla görüşmüştüm, bir gariplik sezecek kadar vakit geçirmedik, Dostlarımdan ona gitmek isteyen hastalar için randevu talep ettim, biraz havadan sudan konuştuk. İyi dileklerle kapattık telefonları. Daha yakın dostlarından son zamanlarda depresyonda olduğunu öğrendik. Kendime kızdım dostuma sahip çıkamamıştım, bilmiyordum ama arayıp arada sıra nasılsın demeyi unuttuğumuzu gördüm. Boşanma gibi insan ruhunda havan eli görevi gören benzer süreçleri kısmen de olsa yaşamış, dost bildiğim pek çok insanın dostluğa sığmayan eleştirilerine cesaretle göğüs germiş biri olarak belki iki canı kurtarabilirdi. Dostumu, eşini kurtarmanın dışında onları sevenlere, Kaan’ı umut olarak gören yüzlerce aileye bu üzüntüyü yaşatmama intimalim içimi kaç gündür tribişon gibi oyuyor. İşin aslına bakacak olursak dünyada pek çok çalışma COVID-19 pandemisinin yarattığı psikiyatrik sorunlara odaklandı. Belçika’lı gençler üzerinde Pandeminin ilk dalgasının yarattığı psikolojik baskıya bağlı değişimleri araştırmışlar, gençlerin pandemi süresindeki streslere daha duyarlı olduğunu görmüşler. Katılımcıların çoğunlukla kadın (%78) ve öğrenci olduğu (%67), yaklaşık %66’sının mental durum bozukluğu yaşadığı tespit edilmiş. Sosyal hayattan soyutlanmaları, insani ilişkilerin en düşük düzeyde gelişmesi, eğitimin uygulamalar, interaktif soru cevap gibi güzelliklerinin kaybolması öğrencileri yalnızlığa itmiş. Gençlerin sosyal medya platformlarındaki yanlış bilgilerden de çok olumsuz etkilendikleri anlaşılmış. Gençleri olumsuz etkileyen faktörler arasında bir daha önceden var olanlar (kadın olmak, alt sosyo-ekonomik düzeyden gelmek, düşük sosyal destek gibi), bir de COVID-19 ile ortaya çıkan ailede bir/birkaç kişinin enfekte olması sıralanmış.https://doi.org/10.3389/fpsyt.2021.575553
COVID-19 pandemisininiş ve sosyal yaşantıda yarattığı kökten değişiklikleri inceleyen bir çalışmada Etkiyi oluşturan faktörleri Sosyal mesafe kuralları, zorunlu eve kapanmaları, izolasyon koşulları, hastalnama korkusu, üretimsel aktivitelerden uzaklaştırılmak, gelir kaybı, gelecek korkusu, çalışma ortamında yaşanan değişikliklerin birleşimi insanların ruhsal yapısını derinden sarsmıştır. Bu ön görülerin ışığında araştırmanın sonucu; (çalışmada sağlık ve ön cephe çalışanlarını çoğunluk) en sık depresyon, anksiete, uyku bozukluğu, intihara eğilim, alkol/ilaç kötü kullanımı, travma sonrası stress bozukluğu sendromu (PTSD) gibi mental sorunların özellikle genç çalışanları etkilediği bildirilmiştir.Horschve Ark. (2020) SARS-CoV-2 epidemisinin sağlık çalışanlarındaki benzer etkilerini saptamıştır. İntihar eğiliminde hastalığa yakalanma korkusu, finansal krizler, yalnızlık, sosyal boykotların rol oynamaktadır.
https://postayeni.ege.edu.tr/service/home/~/?auth=co&loc=tr&id=10002&part=3
Burada özetlediğim yayın gibi yüzlerce yayın var bunları okuyunca gündemdeki cinayet-intihar olaylarında COVID-19’un önemli bir aktör olabileceğini biz bilim insanları göz önünde bulundurmalıyız. Durum ne olursa olsun acıyı hafifletmemekte, olayların vahametine gönül ferahlatacak bir hoşgörü sağlamayacaktır. Sonunda bir kadın öldürülmüş, iki doktor farklı nedenlerle de olsa ölümü kurtuluş görmüştür. Allah hepsinin taksiratını affetsin. Acılı ailelere sabır diliyorum. Bedenen ve ruhen iyi durumda olmayı biz sağlık olarak tanımlıyoruz. Hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: