Biz Türkler, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi sporla özellikle de futbolla fazlaca ilgiliyiz. Çoğumuzun gerçek bilgisi olmadığı halde tribünler, statlar, maç yayını yapan restoran/kafeteryalar kendini teknik direktör veya o spor dalının en üst klasman hakemi sanan cahiller ve fanatiklerle doludur. Bunların gözü sadece kendi takımlarının renklerini görür ama adalet ile uzak yakın ilişkileri yoktur. Bunlara laf anlatamazsın, tartışamazsın, bağnazdırlar. Ceza alırlar, maça girişleri yasaklanır, karakola gidip imza atarlar ama kapıdan kovsanız maça bacadan girerler. Ama hepsi hakemin sarı ve kırmızı kartlarını bilirler. Oyun kuralı diyor ki;
• Topla elle oynama ihlaliyle rakip takımın bariz golünü veya gol atma şansını önlemek (kendi takımının ceza alanındaki kaleci hariç)
• Genel hareketlenmesi ihlali yapan oyuncunun kalesine doğru olan rakip oyuncunun bir golünü veya bariz gol atma şansını serbest vuruşla cezalandırılması gereken bir ihlal ile önlemek (aşağıda belirtilen durumlar hariç)
• Ciddi faullü oyun
•Birini ısırmak veya birine tükürmek
• Şiddetli hareket
• Saldırgan, hakaret edici veya küfürlü bir şekilde konuşmak ve veya jestler yapmak
• Aynı maçta ikinci bir ihtar almak
• Video operasyon odasına (VOR) girmek gibi ciddi bir suç veya uygunsuz davranış için alabileceği en ağır ceza o kişinin KIRMIZI KART görmesidir. Bu, kişi derhal sahayı terk etmesi ve oyunun geri kalanında geri dönememesi gerekir.
Spor branşları öncelikle sporcu sağlığını korumak, adil oyun, ve saygı üzerine kurgulanmıştır. Bu nedenle ihtar (sarı kart) ve ihraç (KIRMIZI KART) uygulamaları vardır. Spor bir rekabet ve eğlence aracıdır. Biraz halkın hoşça vakit geçirmesi için de farklı alanlarda farklı disiplinlerde yarışmalar düzenlenir.
Siyasete gelince, hiçbir kuralın olmadığı, senato salonunda liderlerin bıçaklandığı, siyasi rakiplerin bombalı suikastlarda öldürüldüğü, gücü olanın rakiplerini veya karşı görüşlüleri hapse tıktığı, devleti eline geçirenlerin zenginleştiği, muhalefete düşenin maddi/manevi yaşam hakkının yok edilmeye çalışıldığı, liyakatsiz kişilerin baş tacı edildiği, ülkelerin yüce meclislerinin sokak döğüşünü aratmayan sahnelere tanık olduğu, Anayasa’yı bir kez delmekle bir şey olmaz diyenlerin görüldüğü, dini ve milli değerlerin aşağılandığı veya aşırı yükseltildiği, dün birbirine en söylenmeyecek lafları söyleyenlerin bugün canciğer olduğu, etik, ahlaki ve de sosyal değerlerin yerle bir edildiği bir ortamdır. ABD’de seçimden sonra sonuçları kabul etmeyenler, hüküm giymiş kişileri göreve getirenler, meclisi basıp yağmalayanalar, Olaf Palme’yi öldürenler, Papa’ya suikast yapanlar, Julius Sezar’ı arkadan bıçaklayanlar, Kore veya Tayland meclisinin altını üstüne getirenler, siyasi muhalifini fikirleri yüzünden asitle eritenler, John F. Kennedy’i veya Abraham Lincoln’ü öldürenler de kendilerince siyaset yaptıklarını zanneden kişilerdi. Bu ve benzer ayak oyunlarının, seçildiği partinin taban tabana zıt görüşlerini sonradan benimseyip parti değiştirenlerin, dışlananların parti kurup hayal kırıklığına uğradıkları seçimlerden sonra geri dönmek için el ayak öpme sırasına girdiği siyaset ortamında KIRMIZI KARTI çok ağır oldu!
CHP’nin bu ağır tepkisini halkımız ve diğer siyasiler sanırım sindiremeyip ya siyaseti bırakırlar ya da harakari öğrenmek için Japon eğitmen tutarlar. Çok acımasız bu uygulamanın bir an önce son bulmasını diliyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: