OMICRON PANİĞİ ve DOĞURACAĞI SONUÇLAR
Yayınlanma :
24.12.2021 08:29
Güncelleme
: 22.12.2021 17:32
Hristiyan alemi, 24 Aralık’ta başlayacak NOEL ve Yeni Yıl Tatilini normalleşme ümidiyle beklerken, ülke yönetimleri sağlık sistemlerini kaosa sürükleyecek yeni bir korona virüs dalgasının etkisinden korumak için yeni sosyal sınırlamalar ve daha da katı kuralları devreye sokmak için hazırlık yapıyorlar.
İngiltere, OMICRON varyantının tavan yapması, olguların her iki günde bir katlanması, Londra’da varyantın baskın hale gelmesi, hastanede yatan COVID-19 hastalarının son bir haftada %30 artması, Londra’daki hastane kapasitesinin dolması sonucu, en ağır uygulamaları devreye sokmaya hazırlanıyor. İngiltere, acil olmayan tüm tıbbi yaklaşımların ileri bir tarihe ertelenmesi talimatını ilgili birimlere bildirmiştir.
Almanya, sağlık çalışanlarındaki artan COVID-19 vakalarının endişe verici boyuta ulaşması, yoğun bakımların ve acil servislerin dolup taşması nedeniyle olağan üstü tedbirleri devreye sokmaya hazırlanıyor. Büyük çaplı yeni yıl kutlamalarına kesinlikle izin verilmeyeceği açıklandı. Önlemler arasında kapanma, seyahat kısıtlaması gibi seçenekler de masada. Her ülke sağlık sistemi iki doz aşılanmanın yetmediğini gömüş durumda. Hatırlatma dozu yapılması tüm dünyada kaçınılmaz bir gerçek olarak duruyor. Aşılanma oranları yüksek ülkelerde bile OMICRON ile yaşanan hastalık artışı endişeleri de beraberinde getiriyor, Hastalık daha ağır seyreder mi? Hastalık öldürücü olur mu? Şu an için bu iki soruya da korkutucu bir yanıt oluşmadı. Ama tedbir alınmazsa beklenmedik sonuçlar olmaz diyemiyoruz. İki doz aşılanma oranı %77 olan Danimarka’da iki günde bir katlanarak artan OMICRON ile enfekte olan kişilerin çoğunun iki doz aşılı olması dünya genelinde endişeleri arttırmakta. Danimarka’da günlük olguların 9 bini aşmış olması, kişi başı nüfusa düşen en yüksek oranın ortaya çıkması panik havasını arttıran unsurlar olarak izlenmekte.
Salgının tüm ülkelerin sağlık sistemine aşırı bir yük oluşturması kaygıların en önemli parametrelerinden biri. Ölen sağlık çalışanları, sağlık çalışanlarının bezginliği, sosyal ve maddi kayıpları, hastaların iş kaybı ve sağlık sigortası üzerine yarattığı kara delik hiçbir ekonominin kolayca üstesinden gelebileceği bir sorun değil. Pandeminin psikolojik olarak yarattığı darbe ise ölçülemeyecek kadar büyük. Kasımda olguların tepe noktasını görmesinden sonra COVID-19 sayıları düşmeye başlamasına ve baskın varyantın DELTA olmasına rağmen Hollanda kapanma kararını devreye sokmak üzere harekete geçti. Başbakan Mark Rutteocak ayının 2. haftasına kadar aciliyeti olanlar dışındaki tüm işletmeleri kapattıklarını, insanların evlerine de sınırlı sayıda misafir kabul edebileceklerini duyurdu. Bu kaygıların altında Hollanda sağlık sisteminin açıkları da yatmakta. Hollanda, Avrupa’nın 100 bin nüfus başına en az yoğun bakım yatağı olan ülkesi (6,7), Fransa (19), ABD (14). Hemşire sayılarının azlığı da bir başka endişe kaynağı.
Tükenmişlik sendromu had safhada, sağlıkçılar işlerinden ayrılıyor, başka alanlarda çalışmayı seçiyorlar. Türkiye’de bir de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, düşük maaşlar, yıllık izin, istifa/emeklilik gibi hakların askıya alınması, kötü çalışma koşulları ve uzun saatli mesailer sektörün belkemiğini zayıflattı. Sağlık çalışanları ülke dışına çıkmaya, ya da erken emekli olmaya başladılar. Türkiye’de 2012 yılında 100 bin kişi başına düşen erişkin yoğun bakım yatak sayısı 20,1 iken bu oran 2018 yılında 29,4’e kadar çıktı. (https://tr.euronews.com/2020/03/24/koronavirus-turkiye-de-kisi-bas-na-kac-yogun-bak-m-yatag-dusuyor-avrupa-da-durum-ne). Sağlık Bakanı Koca, Türkiye'de 10 bin kişiye 28 yatak, 100 bin kişiye 40 yoğun bakım yatağı düştüğünü ifade etmiştir (https://www.dw.com/tr/koca-yo%C4%9Fun-bak%C4%B1m-yatak-durumunda-%C5%9Fansl%C4%B1y%C4%B1z/a-52838104) Bu veriler dünyanın tüm ileri ülkelerinden daha iyi bir durumu gösteriyor. Ama sağlık sadece ekipman, yatak, ameliyathane, bina, MRG/Tomografi cihazı ile yürümez. İyi doktor, iyi hemşire, iyi laborant, iyi ameliyathane teknisyeni gibi yetişmiş insan gücü olmadan bunların hepsi sıfırdır. Doğudaki ufak bir şehirde sadece geçmiş Sağlık Bakanının şehri diye bir üniversite hastanesinde 11 MRG cihazı varken, Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi hastanelerinde 2-3 MRG cihazıyla insan üstü performans sergileniyorsa, kaldı ki bu hastaneler sadece bölgemize değil, tüm ülkenin güvenini kazandıkları için milyonlara hizmet vermektedir. MRG, US, TOMOGRAFİ, ANJİYO gibi önemli ve pahalı cihazların adaletsiz dağıtılması ülke kaynaklarının israfına, umut olduğumuz milyonlarca hastaların aylarca sıra beklemesine yol açmaktadır. Yakın iller hariç hiçbir ilde yaşayan hasta Erzurum, Elazığ, Sivas illerindeki hastanelerine gitmemektedir. Ama Türkiye’nin her ilinden binlerce hasta her gün Ankara, İstanbul ve İzmir’e binlerce kilometre teperek şifa aramaya gelmektedir. Mecburi hizmet ile doktoru oraya götürmek kepçe ile su taşımaktır. Çünkü halkımızın algısında her şeyin en iyi bu üç büyük ilde yoğunlaşmıştır. Bu algı değişene kadar yatırımları bu üç büyük ile eksik bırakmamak lazım. Buradaki Üniversite hastaneleri 50 yılı aşkın bilgi ve birikimin güvenini taşımaktadır. Bunlardan vazgeçmek düşünülemez. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sağlık Bakanımıza, halk ettiğimiz ilgiye yanıtsız kalmayacaklarına emin olduğum için, yatırımlar konusunda daha Ali cenap olmaları konusunu arz ediyorum.
Pandemi sürecinde dünyanın gelişmiş ülkeleriyle kıyaslandığında Türk Sağlık Sistemi, sağlık çalışanlarının üstün performansıyla diğer ülkelere fark atmıştır. Ne yazık ki 30-35 yıldır sağlık çalışanlarını itibarsızlaştıran, emeklerinin karşılığı olmayan gelirlere mahkûm eden HÜKÜMET bakışı değişmemiştir. Sağlık çalışanları yarını düşünmeyi bıraktı artık günlük geçim kaygısı yaşıyorlar. Sağlık çalışanlarını düz devlet memuru statüsüyle bordro mahkûmu yapmak telafisi olanaksız boyuta ulaştı. Yeni mezunların 10-15 yıl önce ilk tercih ettiği cerrahi branşların TUS puanları son yıllarda dibe çakıldı. Kimse artık bu kadar büyük sorumluluk almak, ayda 10-12 nöbet tutup, üç kuruş maaşa çalışmak istemiyor. Eğitimi Tıp eğitimizin yarısı kadar zorlu olmayan, mezuniyet sonrası güncellik sorunu olmayan mesleklerle bizi bir tutan bakış ne yazık ki bu kutsal ve onurlu mesleği ayaklar altına almaktan başka bir işe yaramıyor.Hekimlik onura yakışan doktorların var olduğu güzel günler umuduyla. Sağlıklar diliyorum
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: