Dünya ekonomisi eskiden ülkelerin çoğunlukla kendi içinde döndürdüğü kapalı düzeydeydi. Bugün tüm ulusların birbirine sıkı sıkıya bağlı global bir çarkın parçası durumunda ve değişik çarpanlarda en gelişmiş ekonomiler bile ciddi enflasyon rakamları ile karşılaşıyor. Mesleki bir sebeple bulunduğum Özbekistan’da da herkes ekonomik durumun kötüleştiğini, fiyatların çok arttığını söylüyor ama oldukça pahalı Türk lokantaları neredeyse her gece dolu. Türkiye’de de benzer durum yok mu? Sanırım biz Türkler sadece şikâyet ediyoruz ama durumun düzelmesi için en ufak bir çaba sarf etmiyoruz.
Benzin çok pahalılaştı ama trafik her gün aynı yoğunlukta. Özbekistan’da ana yollar çok geniş, iller düzeyinde yolların kalitesi çok değişken ama polis çok etkili kimseye göz açtırmıyor. Şerit ihlali bile anında tespit ediliyor ve cezası ağır. Kemer ve hız limiti daimi takipte.
Ülkede Chevrolet fabrikası var. Birçok modeli uygun fiyatlı, 20-30 bin USD ile sıfır araba olanaklı. Evlerde keza 10-35 bin USD aralığında alınabiliyor. Arabalar çoğunlukla metan gazı ile çalışıyor. Litresi yaklaşık 0,2 dolardan biraz az.
2+1 yeni bir evin kirası 200-250 USD. 3 kişilik bir ailenin aylık kira vs mutfak giderler dâhil iyi yaşamak için 800 USD harcaması gerekiyor.
Bugün markete gittim. Fiyatlar temel gıdada bize yakın. Kıyma yaklaşık 8-9 USD, bonfile 14-15 USD. Sokakta bir hamburger 2 USD, taksi ucuz 10 km gitseniz 1 dolar. Maaşlar düşük, otellerde artık unuttuğumuz ikili fiyat var. Özbek vatandaşları için yarı fiyat. Bizlere güzel bir otel şehrine bağlı değişmekle beraber 50-60 dolar civarı.
Özbek dili çok fazla Rus etkisinde kalmış olsa da evlerimizde kullanılan pek çok kelime burada da aynı (bıçak, kaşık, çorba, tuz, su, milli, doğru ve daha binlercesi benim kulağım eski dilin evde kullanılması nedeniyle pek çok genç neslin kullanmadığı kelimeleri de algılıyor.
Yemek kültürü ete dayanıyor. Etler çok lezzetli ama yemekler çok tuzlu. Böbrek ve tansiyon hastaları için çok riskli. Mastava yerel pirinçli etli güzel bir çorba, çuçuvera mantılı bir çorba, at eti ve erişte ile yapılan Narin bir başka sulu yemekleri. Özbek pilavını ve mantıyı hepimiz biliriz. Benim favorim sabahları her yerde göreceğiniz samsa. Bir nevi talaş böreği; etli, tavuklu veya sebzeli olabiliyor.
Rusça da dillerinin içine öyle işlemiş ki bazı kelimelerin Özbekçe karşılığını bulamıyorlar.
Pandemi burada pek ciddiye alınmamış, maske ve mesafe kuralları ile ilgili tedbirler hep gevşek olmuş. Ama sorduğumda herkesin ciddi bir enfeksiyon atlattığını öğreniyorum. Sağlık sistemleri çok zayıf. Çin tıbbı burada da göz boyamacılıkla yürüyor. Pazardan ilacı alıp, dövüp Çin ilacı diye yutturan biri geçen gün Namangan’da gözaltına alınmış.
Türkiye, Özbekistan ile Cumhurbaşkanlığı düzeyinde başlayan yakın ve kuvvetli birlikteliği YÖK ve Ege Üniversitesi önceliğinde akademik alanda onlarca Türk ve Özbek üniversitesini bir araya getirerek 9-10 Haziran tarihinde düzenlediği forum ile taçlandırdı.
Sosyal olarak sağlık sistemi Türk sistemine çok uzak. İlaçları halk kendi alıyor. Hastaneler ne yazık ki 60-70 yıl önceki ilçe hastanelerine benziyor. Taşkent tabii ki daha farklı ama bir ülkeyi geneliyle incelemek lazım.

Her yıl 1 milyon kişi yüksek öğrenime girmeye çalışıyor örgün öğretim ancak %10-12 kadarına yetiyor. Bir de Hindistan, Pakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’dan gelen öğrenciler var. 13 Haziran’da ders verdiğim Fergana Halk Sağlığı Tıp Enstitüsü 2 yıl önce Taşkent Tıp Üniversitesi’nden ayrılmış. Yaklaşık 20 yıllık bir geçmişi var. Çok heyecanlı öğrenciler, hepsinde benzer sorular var. “Hangi alanda çalışmalıyım, nasıl çok iyi bir doktor olurum” gibi. Şimdilik üniversite ilk 4 sınıfta öğrencilerini eğitiyor. 2555 kadar öğrenciden 130 kadarı yabancı ülke vatandaşı. Kendi vatandaşlarında yıllık 900, yabancı ülke vatandaşlarından 3000 dolar ücret alıyorlar. Akademik kadroda 9 profesör, 45 doktoralı öğretim elemanı görev alıyor. Mekânlar dar, binalar eski bu nedenle bir grup sabahçı, bir grup öğlenci olarak ders alıyorlar. Yurtlar 2 veya 4 kişilik. Öğrenciler mutlu göründüler. Staj için Fergana’daki 54 hastaneyi kullandıklarını söylüyorlar. Seneye 5, sonraki sene de 6. sınıflar devreye girince işleri zorlaşacak.
Her Tıp Üniversitesi’nin tam teşekküllü 200 yataklı modern bir hastanesi olmalı. Burada böbrek rahatsızlıkları, kalp hastalıkları, tüp bebek ve çocuk hastalıkları açısından iyi hekim açığı son safhada. Tabii bizim anladığımız modern tıp anlamında tüm branşlarda nitelikli hekime çok büyük ihtiyaç var.
Şimdilik bu kadar. Hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: