Güney Doğu Anadolu, Doğu Anadolu ile birkaç belde ve ilçe dışında yerel seçim AK parti ve CHP adayları arasında geçecek. DEM parti kendi seçmeninin yoğun olduğu doğu-güneydoğu illerinde 10-11 belediye başkanlığını her zaman olduğu gibi kazanacaktır, iç Anadolu ve Karadeniz illerinde AK parti adayları bir adım önde olacak gibi Malatya ve Ordu belki Trabzon ciddi bir çekişmeye aday olacaktır. Esasında Ak parti İstanbul dışında hiçbir şehri İstanbul’u istediği kadar istemiyor. On şehirden vazgeç bize ver, İstanbul’u al dese CHP sanki kabul ederler gibi duruyor. Her aday bol keseden vaatler sunuyor, 5 yılda değil 15 yılda bitmeyecek işleri ben bunlara hayalleri diyorum, proje gibi sıralıyorlar. Proje çok ciddi bir fizibilite ister, önce gerçek bir ihtiyaca cevap olması beklenen bir fikrin üzerine oturur, sonra çalışma ekibini belirlersiniz, iş bölümünde ne kadar görev alacaklarını belirtirsiniz, mevcut ekipmanı ortaya koyar proje için gerekli eksik ekipmanı tespit eder ve en önemlisi gerçekçi bir finans kaynağını eklersiniz. Bunlar yoksa hepsi palavradan öteye geçmez.
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Hatay yarışmanın en yüksek heyecanlı büyükşehirleri. İstanbul’da Sarıyer, İzmir’in büyükşehir belediyesi ve pek çok ilçesi, Antalya Konyaaltı adayları CHP oylarına ciddi darbe vuracak gibi duruyor. AK parti de pek çok yerde yüzü eskimemiş, halkla bütünleşememiş, halkın gönlüne oturamamış kişileri aday göstererek adeta CHP’ye ben istemem sen buyur dedi. CHP seçmeni çantada keklik olmaktan sıkılmış durumda. Altılı masa birbirini eleştirmek için her fırsatı kullanıyor, burada İYİ parti Meral Akşener için son virajda böyle tutarsız davranışlar sergileyen bir lider partisini hiçbir zaman güvenli sulara götüremez. YRP Fatih Erbakan ile bir duruş sergiliyor, bu seçimde olmasa bile genel seçimlerde ciddi bir alternatif olmaya odaklanmışlar ve bu seçimde de birkaç önemli ilçede partili başkanlarını görürseniz hiç şaşırmayın. Saadet patisi başkanı sayın Temel Karamollaoğlu’nu oldukça iyi tanıyan biri olarak hiç çizgisini bozmadan duruşunu sürdürüyor. İktidar olmak için yeterli oyu olmasa da sözünü dinletecek potansiyeli var. Zafer partisi kendi içindeki ayrışmacılar ile bir türlü önüne bakamıyor. Türklük adına yola çıkıp, çeşitli sebeplerden konvoydan ayrılan ayrılana. Daha hiçbir kazanım elde etmeden bu neyin kaprisi? DEVA ve Memleket zaten hiç var olmadılar, bir fırtınada sel gitti, kalan kum onlara yetti. CHP’yi kandırıp elde ettikleri vekilleri rüyalarında bile göremezlerdi. Oradan aldıkları devlet desteğini yerel seçimlerde tükettikten sonra tabela partisi olurlar.
Eskiden seçimlere gölge düşmemesi adına İç işleri bakanı, Adalet bakanı ve Milli Savunma bakanı görevden ayrılır yerlerine tarafsız kişiler bakan olarak atanırdı. Son yıllarda bakıyoruz özellikle bu yerel seçimlerde adaylar değil en başta siyaseten ve anayasal olarak hepimizin Cumhurbaşkanı ve hepimizin bakanları yerel seçim sahnesinde AK partili adaylar için destek istiyor. Bu size doğru geliyor mu? Parti adı Adalet ile başlayan bu partiye gönül verenler bu durumdan hoşnut olur muydu? İnanın eşitlik üzerine kurgulanan hiçbir demokrasi ve demokrat buna evet diyemez. Belediyelerde çalışanlar parti gönüllüsü gibi işlevlerde bulunamaz. Bu her partide aynı. Bizim gibi tarafsız ve adaletten yana olanların isyan ettiği bu duruma kim dur diyecek?
Bir diğer seçim çirkinliği de neredeyse mahalledeki her taşın üzerine yapıştırılmış aday resimleri/isimleri, bir boş direk yok ki zorla gülümseyen bir surat size boş boş bakan bir adayın resmi olmasın. Erkek/Kadın hayatımızın hiçbir noktasında şehre dokunmamış bu insanlar aday! Her taraf parti logoları, flamları ile panayıra dönmüş. Yetmiyor her internet sitesinde bir sürü adayın sevimsiz reklamı. Yetmiyor telefonlarımıza onlarca adaydan gelen sesli veya yazılı mesajlar. İnanın bana Arsin’deki adaydan her etkinlik için mesaj geliyor, bu akşam Arsin’de iftara davet aldım. Ne Arsin’e gittim, ne bir siyasi partiye üyeyim, ne de Arsinliyim. Bu her yerde saçma sapan sloganlarla gördüğüm adaya sempatim olsa, sonunda antipatim oluşuyor. Manisa Belediye başkanının telefonda okuduğum haber sitelerinde her paragrafta suratını görmekten bıktım. Bu işler böyle olmuyor. Medeni olan adaylar gerçekten birikimli olsa ciddi kanallarda açık oturum yaparlar, seviyle şekilde tartışırlar, projelerini ayakları yere basar şekilde anlatırlar. Herkes birbirine en ağır hakaretleri ediyor, demediğini bırakmıyor vatandaşa zerre saygı duymadan kendi egolarını şişiriyorlar. Vatandaşı kandırıp, sonra yüzbinlerce liralık huzur hakları ile vatandaşı unutuyorlar. Bu rezil reklamlar için her parti kaç para harcamış, bu paranın kaynağı nedir, reklam şirketlerini nasıl belirliyorlar bilmek isterim. Öncesi aydınlık ve şeffaf olmayan bir seçim öncesi varken, seçim sonrası için kimin vicdanı ferah!
Bir çok adayın aracı kurşunlandı, seçim çadırı yakıldı, seçim ofisleri basıldı, medya önünde en tepeden, en alta (muhtar adayları dahil) tehdit etmeyen, tehdit edilmeyen, şantaja uğramayan, baskı yapılmayan, rüşvet teklif edilmeyen veya rüşvet istenmeyen aday kalmadı. Bakın Hatay’da, Bakın Balıkesir’de, bakın dün Sarıyer mevcut belediye başkanına kendi partisinin en üstünden aba altından sopa gösteriliyor. Bunlar çuvala sığmayanlar, bardaktan taşanlar. Bu kişiler mi ülkemizi huzura taşıyacak, birbirimizle kucaklaşmamıza vesile olacaklar? Bir diğeri diğerinin eski adayını aday yaparsa, partiyi öncelemek için söz verenler hemen küsüp söz verdiği partinin aleyhine olacak işlere tavassut ederse bu mudur demokrasi. Endonezya 300 milyona yakın nüfusuyla, yüzler etnik kabilesi ile yüzlerce farklı diliyle “Bhinneka Tunggal Ika “"Farklı olsalar da, yine de birdirler” sloganını benimsemiştir. Biz ise “bitaraf olan bertaraf olur” dedik, “bizimkiler” dedik, inatla her ortamda “Kürdü, Lazı, Çerkezi,...” dedik ama bir türlü TÜRK diyemedik. Ayrıştırmayı, kutuplaştırmayı amaç edinen dilleri kullanıp, hiç sorunu olmayanlar insanların arasına eski Orta Asya’da Türk’ü mertçe yenemeyeceğini anlayan Çinliler gibi nifak tohumları ektik. Yıllarca SOL-SAĞ, arkasından LAİK-DİNDAR ayrışmasına çanak tutanlar nice canların yanmasına sebep oldu. Adalet, Sağlık, Milli Eğitim ve Savunma siyasallaştı. Bizden olmayan, hiçbir makama gelmedi. Bizden olan, çamurdan da olsa baş tacı edildi. Hükümet tarafında da, yerel yönetim tarafında da işe göre değil, adama göre iş yaratıldı. Bu tarz liyakatsız siyasetle yaşamını sürdüren hiçbir ülke bütünlüğünü koruyamaz. Siyasilerin çekişmeden başka bir beslenme organı yok. Türkiye’nin iyi ahlaklı, vatansever insanları siyasilerin birbirini suratına bakacak yüzü kalmadıysa bizim onlara söyleyecek bir sözümüz olmalı. Seçime katılın, kimsenin oyu ile yönetilmeyi kabul etmeyin. Başkasının için doğru veya yanlış demeden gönlünüze en yakın adaya oyunuzu atın. Pazartesi uyandığınızda sinir olmamak için seçmen olarak, özgürce ve dürüstçe oyunu atan bir vatandaşın huzuruna sahip olun. Gerisi demokrasinin gereğidir. Saygı duyarsınız, aday sizin seçimiz olsa da, olmasa da sözlerini tutması için takipçisi olursunuz.
Yorumlar
Kalan Karakter: