"ASANSÖR"LE İZMİR
Yayınlanma :
02.10.2020 09:38
Güncelleme
: 02.10.2020 09:38
-Asansör’e gittiniz mi? Desem!..
-Asansöre gidilmez ancak binilir!.. Dersiniz.
-Asansöre bindiniz mi? Desem!..
-Ohoooo, bu da sorulur mu, binmez miyim hiç! Dersiniz.
-Asansör nerede? Desem!..
-Asansör her yerde, her kentte!.. Dersiniz.
-Peki, İzmir’deki Asansör semtine, Asansör Sokağı’na gittiniz mi? Tarihi Asansöre bindiniz mi? Tarihi Asansör’de gün batımında kahvenizi yudumlarken Körfez’de gün batımını seyrettiniz mi? Desem… Orada durursunuz… Çünkü, “İzmir, İzmir’deki Tarihî Asansör!..” deyince iş değişir.
Öyle ya öncelikle İzmir’e gitmek gerekir; yetmez önce Karataş semtine gitmeniz sonra da “Asansör Çıkmaz Sokağı” denilen resmi adı Dario Moreno Sokağı’na girip İzmir’in olmazsa olmazlarından Tarihî Asansör’e binmeniz ve de göğe doğru yükselmeniz gerekir…
Yazıya esas teşkil eden Asansör, Ege’mizin incise güzel İzmir’imizde tarihi bir kuledir her şeyden önce. Biri diğerinden 58 metre yüksekte olan ve zamanında 155 basamaklı bir merdivenle çıkılan Mithatpaşa Caddesi ile Şehit Nihatbey Caddesi aralığında geçişi kolaylaştırmak için 1907 yılında Musevî bir iş adamı olan Nesim Levi tarafından inşa ettirilmiştir. Günümüzde ise İzmir Büyükşehir Belediyesi tarfından eğlence, kültür ve dinlenme mekânı olarak kullanılmakatadır.
Kule , taş olan iki kısımdan,devamındaa tuğla bir yapıdan oluşmuştur. Yapının Şehit Nihatbey Caddesine ulaştığı yerde seyir alanı olarak kullanılan alan ise ahşap bir balkondur.
Şimdi gelelim Asansörün yapılma hikâyesine:
Asansör’ün bulunduğu bölge semt adı olan Karataş’tan da anlaşılacağı gibi kayalık bir bölgedir. Uzun yıllar burası taş ocağı olarak kullanılmıştır. Bundan dolayı da alt cadde ile üst cadde arasında uzun bir boşluk ulaşımı imkânsız kılmaktadır. Bu zorluğu aşmak için önce Mithatpaşa Caddesi ile Halil Rifat Paşa Caddesinin birleşiminde inşa edilen “Karataş Merdivenleri” denilen basamaklar kullanılır.
O dönemde yukarıdaki semtte Devidas Ailesi, aşağıda ise dostları Nesim Levis Ailesi’nin evi vardır. Bir gün baba Devidas, bu basamaklardan inerken düşer ve ayağını kırar. Bu duruma çok üzelen arkadaşı Nesim Levi bu alanda, o dönemde Avrupa’da bulunan asansörlerin benzerini inşâ ettirmeye karar verir. Marsilya şehrinden getirttiği tuğllarla kule inşaatını başlatır ve 1907’de inşaat tamamlanır.
Asansör 1942’ye kadar ücretli olarak kullandırılır. Geliri de Karataş Musevi Hastanesine bağış olarak verilir. Asansör 1942’de satılır. İşletmeci iflas eder; bu yüzden bir süre de kapalı kalır. 1983’te İzmir Belediyesine bağışlanır.
Kulenin 1985’te restorasyonu başlar. O zamana kadar kulede iki asansör vardır. Bu asansörlerden birisi elektrikle diğeri ise buhar gücüyle çalışmaktadır. Restorasyonla iki asansör de elektrikle çalışır hale getirilir. 1992’de İzmir Belediye Başkanı Ahmet Priştina’nın girişimiyle tekrar restore edilir ve kullanıma açılır.
Şimdi bu bilgilerden sıyrılıp biraz da romantizmine bakalım derim Tarihî Asansör’ün…
Her şeyden önce karşıdan baktığınızda kiremit kırmızısı duruşuyla, sevgilileriyle karşılaştıklarında heyecandan yüzlerinde yayılan kırmızılığı hatırlarsınız ergen kızların… Bazen de dış cephe aydınlatılmasıyla bazen on beşinde sevdalanan gençlerin pembe bulutlar üzerinde dolaşmasına misal pembe renklere boyanmış görürsünüz onu.
Haydi bunlar benzetme diyelim!.. Bir saatlik zamanınızı paylaşırsanız Çoğunlukla sarmaş dolaş gençlerin sevgi paylaşımlarına tanıklık edersiniz. Bazen de gelinlik ve damatlığıyla yeni evli çiftlerin en mutlu anlarını görürsünüz orada. Bazen de kıdemli evlilerin yıllanmış sevgilerine tanıklık edersiniz.. Son yıllarda telefonlara fotoğraf çekme özelliğinin yüklenmesiyle birlikte birim zamanda Asansör’ün terasındaki kadar özçekim/selfi yapılmadığına tanıklık edersiniz… İllâ ki, asnasör terasında arkanızda Körfez manzaralı anı kareleriyle ölümsüzleştirirsiniz Asansör’deki mutlu anlarınızı.
Şimdi, keşke Asansör’ün bir anı defter olsaydı diyorum (Bilemiyorum belki de vardır!..) Asansörü ziyaret edenlerin hem adı soyadı hem de bir kaç satırlık/paragraflık duyguları yazılabilmiş olsaydı. İzmir adına ne zenginlik olurdu. Okunduğunda ne şiirlere, ne güftelere, ne şarkılara ilham verirdi!..
Siz siz olun, İzmir’deki Tarihi Asansör’e binmedinizse bir an önce bunu gerçekleştirin derim: Eşinizle mi olur, sevgilinizle mi olur, çocuklarınız ya da torunlarınızla mı olur, bir an önce bu ziyareti gerçekleştirin derim. Hayatınızda İzmir’le ilgili bir eksiklik kalmasın derim…
Bu dilek ve temennileri bir yana koyarak yazımızı, sokağa adı verilen İzmirli Musevî sanatçı/duygu insanı; guitarist, piyanist ve sinema oyuncusu Dario Morena’nın dizeleriyle noktalayalım:
"İzmir, tatlı ve sevgili şehrim…
Bir gün şayet senden uzakta ölürsem,
Beni sana getirsinler…
Ama koynuna bırakırlarken,
‘Öldü’ demesinler,
‘Uyuyor’ desinler koynunda…
Tatlı İzmir’im…"
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: