İlk cemre, 19/20 Şubatta havaya; 2. Cemre, 26/27 Şubatta suya; 3. ve son cemre de 6 Mart günü toprağa düşerken de kuzey yarı kürede baharın gelişi müjdelenmiş olacak.
Cemre kor durumundaki ateş anlamına gelmektedir. Tasavvufta kor ve ateş kavramlarının mecazi anlamları vardır. Temizlenmeyi ve yeniden doğuşu temsil eden ateş aşk kavramının yakıcılığıyla da yakından ilgilidir.
Denizli’nin Güney ilçesinde cemre için cemle de denmektedir.
Şimdi yazının başlığına dönersek: Türkçemizde “Dile düşmek” diye bir deyimimiz vardır. Biraz da olumsuzluklarla anılma keyfiyetini ifade eder. Oysa, bu başlığın anlatmaya çalıştığı değer ise; cemrenin çokça konuşuluyor oluşunu anlatmak içindir. Baksanıza Şubatın 19’undan itibaren cemreyi konuşuyoruz….
Mademki cemre sıcaklıktır, mademki cemre ışıktır ve olumlu anlamıyla baharın gelişinin muştucusudur; işte bu noktadan itibaren cemrelerin düşmesiyle birlikte günlük konuşulan Türkçede en çok kullanılan kelime ve sözler; cemrelerle birlikte bahar geldi, havalar ısındı, havalar güzelleşti, bademler çiçek açmaya başladı vb.
Diğer yandan da cemreler ve havaların ısınmasına bağlı olarak giysilerde de gözle görülür bir değişim başlamıştır. Kışlıklar, kabanlar, montlar çıkarılmış, onların yerine baharı ve yazı hatırlatan canlı renkli giysiler görülmeye başlanmıştır.
Bu değişimin belki de en güzel ifadesini Karacaoğlan’ın “Çukurova Bayramlığın Giyerken” şiirinde bulmuştur. İşte o şiirin mısraları:
Çukurova bayramlığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgar eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbirile ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sünbül niçin yaslı bakışır dağlar
Karac'oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır her dertlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar
Karacaoğlan
Bugün 1 Mart… Nasıl ki cemrelerle birlikte doğada bir mevsim değişimi ve dönüşümü yaşanıyorsa, bu değişim ve dönüşüm bahar güzelliği ve yaz bereketine evrilmelidir. O halde doğanın lisân-ı hâl ile bize söylemek istediklerine kulak vermemiz gerekiyor.
Yani hayatımızda bilinçli ve şuurlu olarak dili kullanırken insanlara yaşama sevinci verecek şekilde kullanmalıyız. Çözüm odaklı, çare odaklı konuşmalıyız. Peygamber efendimizin “Ya hayır söyle ya sus!..” tavsiyesi gereğinde ya güzel olanı, doğru olanı, çare olanı kullanmalı ya da susmalıyız.
Sözü bir halk deyişiyle “Ârife târif gerekmez!..” sözüyle noktalayalım.
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: