Birileri “Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek” derken birileri de “Ben küskünüm feleğe…” diye başlayan ağıt tarzında şarkılar söyler… Birileri “Feleğim şaştı!” derken birileri de “Feleğin çemberinden geçtim!” Diyerek yaşadığı zorlukları anlatıverir en kısa yoldan.
Halkın, “Kambur felek!..” diye de tanımladığı “felek” olumsuz bir kimliğe sahiptir halk nazarında… İşte onun için, kaygısız geçen, huzur dolu, sevgi dolu, mutluluk yaşanan bir günün olumlu anlamda nasıl geçtiğini anlatabilmek için kullanılır “Felekten gün çalmak” sözü/deyimi…
Gönül almak, gönül yapmak, gönle girmek, gözden gönülden düşmek vb kullanımlarda karşımıza çıkan “gönül” Türkçemizdeki: köngül/könül/gönül ile Farsçadan gelen gönül karşılığındaki “dil” kelimeleriyle anlatılmaya çalışılan eylem güzelliği belki de “felekten çalınan bir gün”ü anlatan nâdide kelimelerimizden birisidir.
18 Ocak2024 Perşembe günü, PAÜ-Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde insan gönlüne sevinç ve huzur veren duygularla yüklü “Felekten bir gün çalarak” yaşadık Denizli’de; PAÜ’de…
Felekten bir güzel gün çalmaya vesile olan buluşma sebebi “SBO ABD öğretim üyelerinden merhum sevgili Dr. Kemal DAŞCIOĞLU’nun vefatının 5. Yılı dolayısıyla PAÜ Eğt. Fak. Dekanı Prof. Dr. İzzet Kara ile SBO ABD de, Prof. Dr. Süleyman İnan ile Dr. Öğr. Üyesi Tülay Aygören’in öncülüğünde can dostlarının imece usulü dediğimiz gönüllü katkılarıyla oluşturulan ikramlı buluşmayı yaşamaktı benim için.
1992’de kuruluş yasası çıkarılan ve PAÜ akademik kadrosuna 1994 Haziranında Öğr. Gör. Olarak katılmıştım, geride 16 yıllık bir MEB çatısı altında liselerde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ve yönetici olarak görev yaptıktan sonra ben de.
İşte 1994’ten 2017’de emekli olduğum güne kadar çatısı altında 24 yıl görev yaptığım PAÜ’de, toprakla buluşan bir tohumun, toprakta boy vermesi, fidan olması ve serpilerek ulu bir ağaç olma yolunda ilerlemesi sürecinin her aşamasını yaşamıştık merhum Kemal Daşcıoğlu’nun manevî havasında toplanan dostlarımızla…
18 Ocak 2024’te 32 yıllık bir üniversite olarak, ülkemizin en düzenli, derli toplu yerleşkelerinden birisine sahip olan PAÜ, 1957’de İncilipınar Kampusünda yapılan Denizli Öğretmen Okulu binasında doğmuştu tabir yerindeyse…
Aynı binanın bir koridorundaki sınıflarda Eğitim Fakültesi bölümleri ders yaparken, aynı koridorun karşı sınıflarında da Fen Edebiyat Fakültesi bölümleri ders yapardı. Aynı binanın yanında yapılan eklenti binada da PAÜ Rektörlüğü işlevini sürdürürdü.
PAÜ, şu anda hiçbir iz kalamayan İncilipınar Kampusünde hayata merhaba dediyse, şu anda Doçent ve Profesör olan pek çok dostumuz da 1994’lerde ya Araş. Gör. Ya da Yard. Doç. Dr. Kimliğiyle adım atmıştı PAÜ akademi dünyasına…
Ör: İzzet Kara, Süleyman İnan, Mithat Aydın, Tahir Kodal, Bülent Topuz, Mustafa Beyazıt, Yasemin Beyazıt, Aliyar Demirci, Feryal Orkun Beykal, Yakup Kaska, Hülya Çermik, Ayşegül Daşcıoğlu, Sabahat Bayrak Kök, Nurettin Öztürk, Bedri Sarıca, Derya Yaylı, Turan Paker, Zeha Yakar, Vesile Alkan, Hüseyin Kaya, Feyyaz Karaca, Havva Ergür, Metin Türktaş, Yasemin Aslan, Kenan Çölgeçen, Esin Turan Güllaç, Melek Öztürk Kökpınar, Tunay Onursal, Canan Yalçın, Serkan Aytekin, Selçuk Şimşek, Kudret Aykırı, Ahu Arıcıoğlu, Zeynep Ayvaz Tuncel, Gülser Serpil Daşcıoğlu, Gökhan Tuzcu, Gülözge Türköz, Turgut Türkdoğan, Safi Avcı, Barış Bozok, Serdal Yerli, Tamer Aydemir, Gülten Yıldırım, Deniz Coşkun, Emine Kitiş vb… İsimlerini unuttuğum dostlarım kusura bakmasınlar…
Beş yıldır yaşadığım İzmir’den Tülay Aygören’in telefon davetiyle PAÜ’de katıldığım bu özel günde bir üzüm salkımındaki taneler misali toplaşan, bir arada görmekten onur duyduğum ve kucaklaştığımız dostlarımıza İzmir’den bir selam göndermemi çok görmezler sanırım değerli okurlarım…
“Felekten gün çalmak” ve “Gönül yapmak” da bu olsa gerek duygularıyla, merhum kardeşimiz Kemal Daşcıoğlu’na rahmetler dilerken , sağlıklı görmekten çok mutlu olduğum sevgili çok değerli çalışma arkadaşlarıma/dostlarıma da ALLAH’tan sağlıklar, sevgiler, huzur, başarı ve güzelliklerle bezeli ömürler dileğiyle Şerif Kardeşleri olarak kalbî saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum…
Mademki yazı konumuz gönül üzerine yazımıza Türkmen Kocası Yunus Emre’nin sözleriyle noktalayalım derim:
GÖNÜL CALAB'IN TAHTI
Miskinlikte buldular, kimde erlik var ise
Merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise
Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar
Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise
Ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice
Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise
Sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü
Kördür münkirin gözü, alem münevver ise
Gönül Calab'ın tahtı, Calap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
Sen sana ne sanırsan ayruga da onu san
Dört kitabın manası budur eğer var ise
Bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş
Aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise
Yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın
Sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise
YUNUS EMRE
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: