Gazi; Gaza eden, savaşan ve savaştan sağ çıkan asker.
Gazi, gazî, gâzi: Müslümanlar için, Allah’ın dinini yaymak; din, nâmus ve vatanına saldıran düşmanı vatanından kovmak için savaştıktan sonra savaştan sağ salim çıkmış olan askeri tanımlamak için kullanılan Arapça bir kelime.
İstiklâl Harbi yıllarında düşmana karşı kahramanca savunma yapan Antep’e GAZİ-ANTEP denmesinin mantığı da aynı mantıktır; Kıbrıs’ta Magusa’ya GAZİ-MAGUSA denmesinin mantığı da aynı mantıktır.
Günümüzde 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı, 26 Ağustos, 30 Ağustos, 9 Eylül gibi tariki olayların yıl dönümlerinde başlarında ön tarafında ay yıldızlı kalpaklarıyla gördüğümüz gri pantolonlu, lacivert ceketli, beyaz gömlekli, kırmızı kravatlı, duruşlarıyla bile insana çok şeyler söyleyen kahramanlarımız; gazilerimiz…
Şu anda kala kala sanırım bir 20 Temmuz Barış Harekâtına katılan muharip gazilerimiz kaldı hayatta.
25 Haziran 1950’de Kuzey Kore’nin Güney Kore’yi işgaliyle başlayan Kore’ye gidip savaşan kahraman gazilerimizden hayatta kalan var mıdır bilemiyorum.
19 Eylül günü GAZİLER GÜNÜ’ydü!..
19 Eylül 1921’de Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılması üzerine TBMM’nin Mustafa Kemal’e GÂZİ ve MAREŞAL unvanı vermesi üzerine kutlana gelen bir güzel anlamlı gnldür Gaziler Günü. Bu noktadan sonra artık bizler için GAZİ MUSTAFA KEMAL’dir daha sonra yine TBMM’nin verdiği unvanla anılacak olan ATATÜRK.
İslam öncesi dönemde vatanı, milleti, devleti ve kutsal değerleri için savaşan kahramanlara ALP denirdi. Nitekim 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinin komutanı ALP-ASLAN’dır… Günümüzde de çok kullanılan ALP-ER, ALP-TUĞ, GÖK-ALP, ONUR-ALP, KONUR-ALP, ER-ALP vb işte o dönemin alp-lik duygusunu bugünlere taşıyan erkek isimlerimizdir.
1071 sonrasında Anadolu’nun Türk yurdu olması için savaşan bir gaziler nesli vardır: Elazığ’da;BALAK-GAZİ, Erzurum’da; ABDURRAHMAN-GAZİ, Sivas’ta; ABDÜLVAHAB-GAZİ, Eskişehir’de; SEYİT-GAZİ, Denizli’de; MEHMET-GAZİ, SERVER-GAZİ, MAHMUT-GAZİ, HÜSAMETTİN GAZİ vb Ve bu ALP-EREN-GAZİLERİ destansı bir edayla şiirleştirerek anlattığı merhum Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU’nun, döneminde Kültür Bakanlığı Yayını olarak çıkarılan “ALPERENLER DESTANI” şiir kitabı vardır.
Ecdadımızın Anadolu Selçuklu Devleti döneminde oluşturduğu sosyolojik yapılanma içerisinde çok özel bir grup da BACİYÂN-I RUM: ANADOLU BACILARI’dır. Diğer yandan da Ahiyân-ı Rum, Abdalân-ı Rum’un yanında bir de GAZİYÂN-ı RUM: ANADOLU GAZİLERİ vardır…
Günümüzde şehirlerimizde yer alan GAZİ İLK MEKTEBİ –günümüzde-İLKOKULU, Gazi Mahallesi, GAZİ TALİM TERBİYE ENSTİTÜSÜ -günümüzde- GAZİ ÜNİVERSİTESİ bizlere sadece bir isim sunmazlar. Gazi kelimesiyle bin yıllık bir kültürel anlam derinliği de sunarlar…
Tarihimizin şeref sayfalarının yazıcılarından olan kahraman gazilerimizi Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere rahmetle ve minnetle anıyoruz. Yaşayanlara da sağlıklı ömürler diliyoruz.
Ve Gazilerimize ithafen ATLILAR şiirimle yazımı noktalamak istiyorum. KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
ATLILAR
Altaylardan Tuna’ya
Al, al taylarla kanatlanıp geçtik.
Geçit vermez vadileri,
Başı karlı dağları…
Üzümünü yeyip
Parasını astığımız
Mor sümbüllü bağları…
Çağlar çağlara karıştı.
Savaşlar barışlara…
Savaş savaş savrulurken dünyamız
Savrulan nice bin at yelesinde kaldı
Nice erin, nice yârin, nice gönül bağları…
Kıratlarla, kısraklarla…
Alapaça dorularla…
Rahvan giden araplarla
Gülsarı nam sevdalarla…
Çağlarca yankılanan,
Köroğlu nam naralarla,
Aşıp geldik destan destan
Nice yüz yıl, nice bin yıl çağları…
Gün oldu atlarla çıktı gelinler.
Gün oldu, önce atlar süslendi,
Sonrasında damatlarla gelinler…
Atlar taşıdı asırlarca,
Akıncı nam yiğitlerle
Aşkları… Sevdaları …
Atlar da oynadılar şenliklerde,
Şaha kalkıp kişneyerek…
Toprağı döverken toynaklar
Atlara eşlik ederken davullarla zurnalar
Türküler yaktılar atlara, atlılara,
At sevdasın bilenler…
“Türk atları Vistül’den sulanmayınca
Dediler, “Lehistan özgür olmaz!..”
Atlılar.. Atlılar… Atlılar…
Saru Saltuk izinde
Altaylardan Tuna’ya ,
Kanatlandı atlılar…
Alperenler, gaziler,
Tuna’da abdest alıp önce
Viyana’ya vardılar…
Atlılar atlılar atlılar…
Bir koşuda Lehistan’a vardılar…
Atlarını Vistülde bir güzel suladılar…
Vistül’de atlarını sulayanda atlılar…
Gözleri gerilerde erleri aradılar..
Ve… Dediler ki birbirine…
“Cennetin atlıları nerelerde kaldılar?”
Şerif KUTLUDAĞ, “GÜNEŞ EKTİM GÖNLÜME”
Boy Yayınları, Sayfa:22, DENİZLİ-2017
Yorumlar
Kalan Karakter: