Gazilik ve şehitlik kelimeleri Türk milletinin Müslüman oluşuyla birlikte sosyal hayatımıza girmiş olan bir kavramdır.
Gazi; Din uğrunda savaşan her Müslümana verilen bir sıfat ismidir.
Gazâ: Din uğrunda yapılan savaş demektir.
Gazâya katılan ve savaşan her bireyden ölenlere “şehîd” kalanlara da “gazi” denilmektedir.
İslâm öncesi dönemde Türkler arasında “gazi” kelimesinin karşılığı olarak “alp” kelimesinin kullanıldığı genel bir kabul olarak çıkar karşımıza:
Ör: Alp-arslan, Gündüz-alp, Abdurrahman Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Konur-alp vb bazen alp-gazi olarak da kullanılan bu kelime zamanla alp-eren şeklini alır.
Müslüman olmazdan önce vatan için, millet için, devlet için can veren yiğitlere “uçmağa vardı” sözünün şerhini İstiklal Marşı’mızda Mehmet Âkif’in dilinden “O zaman yükselerek arşa değer belki başım!..” olarak, Müslümanlıkla birlikte “Cennet’e girmek” şeklinde bir değere evrilişinde görürüz.
Anadolu gazilerinin mânevî önderi olan Seyyid Battal(a) GAZİ adı Türk edebiyatında bu unvanla birleşmiş ve onun adı etrafında sosyal bir kimlik ifade etmeye başlamıştır.
Nitekim edebiyatımızda destan şairi olarak bilinen Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Anadolu’yu vatan kılan kahramanların sergilediği alplik-gazilik, erenlik kavramlarını işlediği şiir kitabına ALPERENLER DESTANI adını verir: Ör: Erzurum’da-Abdurrahman Gazi, Sivas’ta-Abdüvahab Gazi, Elazığ’da Balak Gazi, Denizli’de-Server Gazi, Eskişehir’de-Seyit Gazi vb.
Gazilik geleneğinin devamı yeniçeri teşkilâtında daha açık olarak görülür. Bektaşîlikle olan mânevî ilgisinden dolayı yeniçerilere “Gâziyân-ı Hacı Bektâş-ı Velî” denirken, Yeniçeri Ocağı da âdeta gazi âdetlerinin sistemleştirilmiş bir kurumu olur…
Plevne müdafii (Gazi) Osman Paşa ile Doğu Anadolu cephesi kumandanı (Gazi) Ahmed Muhtar Paşa’ya gösterdikleri kahramanlıktan dolayı Sultan Abdülhamid tarafından gazi unvanı verilmiştir.
Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra 19 Eylül 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal’e “mareşal” rütbesiyle birlikte “gazi” unvanı verilmesi Türk kültürünün sürüp gelen çok önemli bir sosyal değeri ve kabulü olan geleneğin bir devamıdır.
Türkiye’de 1927’den beri her yıl düzenlenen Gazi Koşusu bu geleneğin bir yansımasıdır. Kurulduğu dönemdeki adı Gazi Eğitim Enstitüsü olan yüksek okul 1982 yılında Gazi Üniversitesi’ne dönüştürülmüştür.
İstiklâl Savaşı’na katılarak İstiklâl madalyası alanlara “İstiklâl Savaşı gazisi” denilmiştir. Aynı şekilde Kore ve Kıbrıs savaşlarına katılanlar da bu unvanla anılmıştır.
Osmanlı’da gazâ anlayışı “gazavatnâme” adı altında bir edebî tür olarak ortaya çıkmıştır.
Gazâ ruhu ve gazilik Türk kültüründe derin izler bırakmış, gazi sadece unvan olarak değil isim olarak da kullanılmıştır. Halep Eyyûbî hükümdarının kızının adı Gaziye Hatun’dur.
Kırım Hanlığı’nda gazi sıfatı ad haline gelmiştir. Meşhur Kırım Hanı Gazi Giray dışında iki Gazi Giray Han daha vardır.
Antep halkının İstiklâl Savaşı’nda gösterdiği kahramanlık dolayısıyla, Antep’e 8 Şubat 1921 tarihinde TBMM tarafından oy birliğiyle alınan kararla ’Gazi’ unvanı verilmiştir.
İstiklâl Harbi-Millî Mücadele, iki yıl boyunca Gazi Mustafa Kemal Başkanlığında TBMM iradesiyle yürütüldüğü ve zaferle sonuçlandığı için TBMM’ye de GAZİ MECLİS denilmiştir halkımız tarafından…
19 Eylül (2024) Perşembe günü, Gaziler Günü dolayısıyla biz de DTCF’den arkadaşım emekli tarih öğretmeni Osman Köroğlu ile birlikte Karşıyaka Muharip Gaziler Derneği Şube binasına giderek Başkan sayın Halil TAŞÇI ve üyeleri gazileri ile onların şahsında ülke genelindeki gazilerimizin gününü kutladık.
Gaziler Günü dolayısıyla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: “Türk milletinin tarih içinden sürüp gelen binlerce yıllık yolculuğunda onu var eyleyen, her darlıktan ferahlığa, her zorluktan kolaylığa her çöküşten dirilişe döndüren “damarlarındaki asil gücün” ab-ı hayat olan bengisu’yun “Şehitlik ve Gazilik Ruhu”dur… Allah, milletimizin genlerinde yer eden bu ruhtan Türk Milletimizi mahrum etmesin.
Bu gün dolayısıyla başta GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ümüz olmak üzere bütün şehitlerimizle gazilerimizden vefat edenlere rahmetler, yaşayanlara sağlıklı ve güzel ömürler diliyoruz...
Ve…Günün gururuyla “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!..” diyerek haykırıyoruz…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMİZLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: