Gürcü Edebiyatı’ndan Türkiye Türkçesi’ne Nina ŞAHİN tarafından çevirisi yapılan “GURİA’DA İSYAN Mayıs 2024’te Klaros Yayınları tarafından baskıya girdiyse de okuruyla daha geç buluştu ülkemizde…
GURİA’DA İSYAN’ım yazarı 1851-1894 arasında 35 yıl yaşamış olan Egnate NİNOŞVİLİ(Gerçek adıyla; Egnate İngorokva) bana hemen “Yaş Otuz Beş; yolun yarısı eder!..” şiirinin şâiri Cahit Sıtkı TARANCI’yı hatırlatır.
Eserin çevirisini büyük bir titizlikle yapan Nina ŞAHİN tanıtım yazısında Egnate Ninoşvili’nin 35 yıllık kısa ömrüne rağmen, bıraktığı eserlerle Gürcü kimliğinin ve edebiyatının temel taşlarından birisi haline geldiğini: 1902’de yayınlanan “Guria’da İsyan” için de Gürcü edebiyatının en önemli eserlerinden biri olduğunun kabul edildiğini yazar.
“Guria’da İsyan”, 1841’de Guria bölgesinde çıkan isyanı konu edinir…
Bu isyanın görünürdeki sebepleri bir yana isyanı tetikleyen asıl sebebin feodal sömürü düzeninin artması; devletin vergi yükünü ağırlaştırması ve askeri ve sivil yetkililerin keyfi uygulamaları olarak verilir.
Eserde okur olarak bizler, Gürcü halkının özgürlüğüne düşkünlüğünü ve feodal sömürü düzene karşı direnişinin destansı mücadelesine tanık oluruz.
Gürcistan 15. Asrın ortalarından 19. Asrın ortalarına kadar 350 yıla yakın Osmanlı ile İran tarihlerinin iç içe geçtiği bir dönemi yaşar ve 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi sonunda Gürcistan, Rusya’ya bırakılır.
Google de Gürcü Edebiyatı’ndan yapılan bir çeviri bilgisine rastlıyorum: “Ulakbilge Dergisi 2017’de Gül Mükerrem ÖZTÜRK imzasıyla yayınlanan yazıda KONU : “Gürcüceden Türkçeye Yapılan bir Çeviri; Mikheil Cavahişlvili’nin “ŞEYTANIN TAŞI” 1980 yılında İbrahim Yavuz Goradze tarafından Türkçeye çevrildiği bilgisi verilmiş…
Bir de TÜRÜK dergisinde 2017’de yine Gül Mükerrem Öztürk imzasıyla “Gürcüce’de Orhan Kemal ve “EL KIZI” Türkçe-Gürcüce çeviribilimsel karşılaştırmalı bir inceleme makalesine rastlıyoruz…
Bu bilgiler ışığında “Guria’da İsyan”ın Gürcüceden Türkiye Türkçesine çevirisinin, iki komşu dil ve edebiyatı açısından ne kadar değerli olduğu ve Nina Şahin’in de bu tarihi eserin çevirisini yaparak iki dil ve edebiyatın bilinmesi açısından ne kadar önemli bir iş ortaya koyduğu anlaşılacaktır…
Ne yalan söyleyeyim, şahsen benim Gürcü Edebiyatına dair okuduğum ilk eser Guria’da İsyan oldu. Dolayısıyla bu okumalar sırasında, romanın yazıldığı dönemdeki halkın sosyal yapısı, hayat bakışı, inanışları, gelenekleri, şehir, bölge ve yer isimleri, kültür ve sanat hayatına dair bilgiler vb pek çok bilgiyle buluşmuş oldum.
Gürcü kelimesini ilk olarak şahsen, Güney ilçemizde çocukken 1960lı yıllarda kızların güzelliğini anlatmak için kullanılırken duymuştuk. Birisinin çok güzel olduğunu anlatmak için “Ya gürcü ya!..” dediklerini duyardık… Bir de ilçemizde yine Gürcü kelimesinin soy adı olarak verildiğine tanık olmuştuk.
Gürcü Hatun Tamara’nın Sultan Alâeddin’in oğlu Gıyâseddin Keyhusrev ile evlendiği bilgisi bizi Anadolu Selçuklu Devleti dönemine götürürken, Osmanlı Devleti döneminde çok sayıda devlet adamının, padişahın Gürcü asıllı olduğu bilgisi bize Gürcülerle tarihsel bir bağlılık ve yakınlık olduğu bilgisini verir. Bu çok yakın ve sıkı ilişkiye rağmen, Gürcü ve Türk edebiyatlarından karşılıklı olarak eser çevirisinin olmayışı da insanı düşündüren bir diğer konudur…
Şimdi Guria’da İsyan’ı okuyunca okurun öğrendiği bilgilerden örnekler vereyim:,
AZNAUR: Orta Çağ’dan bu yana Gürcistan’da var olan bir soylu sınıf.
TAVADİ: Orta Çağ’dan bu yana kullanılan bir feodal unvan; prens gibi…
Kral TAMARA: Gürcülerin ünlü kraliçesi MOURAVİ: Yerel yönetimin başı
ERİSTAVİLER: Yöre valisi
ÇANGURİ: Dört telli Gürcü halk çalgısı HAÇAPURİ: Peynirli ekmek.
GOMİ: Bir yemek adı TAMADA: Gürcü sofrasını idare eden kişi
KOBULETİ: Bir kent adı ACARA: Merkezi BATUM olan bölgedeki özerk cumhuriyet KAHATİ: Gürcistan’da idari bölge.
LAKLAR: Dağıstan’da yaşayan etnik bir grup
ÇOHA: Yün kaban türü NABADİYE: Bir çeşit palto KABALAK: Bir çeşit sarık
“Guria’da İsyan” tarihi bir roman olması hasebiyle feodal yapı ve isyan kavramları öne çıkarken, bir de birbirinden ayrı sosyal yapılar mensupları arasındaki aşklar konu edilmiştir:
Ör; SİMON ile MANA, GİORGİ ile GULO , BESİA ile MELENİA arasında yaşanan aşklar…
Eserde öne çıkan bir diğer tema da iyi ve kötü niyetli kimselerin varlığıdır: BESİA yaralıyken ona bakan TAMARA ile MELENİA iyi insanları temsil ederken, İVAN ile KOZİA da kötü insanları temsil etmektedirler…
Eserin en ilginç yanı da birbirini seven âşıkların kavuşamaması ve ölmeleridir. Bu yanıyla da insana hüzün yükleyerek noktalanmaktadır Guria’da İsyan. Bu da romanın yazarı Egnate NİNOŞVİLİ’nin bir tercihidir elbette…
Kitap ve yazar hakkındaki kanaat şudur: “Ninoşvili, yarattığı ölümsüz karakterlerle Gürcü Edebiyatında ve okuyucuların zihninde silinmez izler bırakmıştır.”
Guria’da İsyan’ı okurken, 1960lı yıllarda Victor Huga ile Balzak’ı okurken Faransızların hayatına dair, Tostoy ve Dostoyevski’yi okurken de Rusların hayatına dair anlatılarla, -Güney dışına çıkmamış bir kişi kimliğiyle- başka kültürlere ve sosyal hayatların akışına kapılma duygusunun heyecanlarını yeniden yaşadım çeviri sayesinde…
Şimdilerde yeni çağ okurlarının gerek dünyanın küçülmesi, gerekse dijital yapının dünyayı bütün ayrıntılarıyla, belgesellerle önümüze sererken bizim kuşağın duyguları hissedeceklerini düşünemiyorum…
Bu vesileyle EGNATE NİNOŞVİLİ’nin yazdığı, NİNA ŞAHİN’in güzel Türkçemize kazandırdığı KLORAS’ın yayınladığı “GURİA’DA İSYAN”ı, roman okuma tutkunlarına bir an önce okumaları bakımından önemle tavsiye ediyorum…
KARŞI/YAKA’DAN…. SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: