Siz bakmayın “İstanbul’un taşı toprağı altındır!..” dediklerine…
Cennet vatanımızın hangi köşesi altın değil ki?
Altın derken söz gelimi kullanılmış olsa gerektir bu söz diye düşünürüm öteden beri…
Ör: Aydın-Nazilli Ovalarının pamuğuna, “ beyaz altın” denmez miydi; Konya Ovası için “Türkiye’nin buğday deposu!” yakıştırması yapılmaz mıydı ders kitaplarında hep?
Rize Dağlarının “Yeşil altını” çayı, Trakyanın “Gülen Güneşi” ay çiçeklerini, Kaz Dağları’ndan başlayarak bütün Batı Anadolu’yu yeşil örtüye bürüyen zeytiniyle ovalarının inciriyle ilgili konuşurken çok beldeyi “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan memleket!..” diye tanımlamaz mıydık hep?
Şimdilerde ülkemizin dört bucağında önceden yetişmeyen farklı farklı sebze ve meyvelerin yetiştirilmesine tanık olmaktayız ayrıca: Kivi, kekik, avakado, muz, fındık vb ile gittikçe yaygınlaşan seracılık ile dört mevsimde de yapılabilen tarımsal faaliyetle sayesinde ülkemiz giderek daha çok meyve, daha çok sebze, daha çok tarım ürünleri üreterek yaşadığı toprakların hakkını da vermeye başladığı bir dönemi yaşıyoruz ayrıca…
Hâl böyleyken, Erzincan’ın İliç ilçesinden gelen toprak kayması ve kaybedilen canların haberi bizleri yine derin derin düşündürmelidir derim…
Haberlere göre 9 işçimizin altında kaldığı toprağın kütlesi için “10 milyon ton siyanürlü toprak!” denilirken, sadece haber için yayınlanan toprağın bir akarsuyun akışına misal akışını seyredip de ürpermeyen var mıdır bilemiyorum…
9 işçiden 5’inin bir konteynerde, 3’ünün bir araç içinde, birinin ise bir kamyon içinde olduğu açıklanırken, kurtarma ekipmanı, kurum ve kuruluşların isimleri, arama ve kurtarmaya katılan araç ve dron sayısı şu anda çok da bir önem arz etmiyor.
Son yıllarda madenlerde yaşanan facialarda da hep buna benzer tablolar yaşanmakta sanki bir önceki yaşanan felaketin bir tekrarı, farklı isimlerle bir başka yerde tekrarlanmaktadır.
Buradan şuraya gelmek istiyorum: Bu tür çalışma alanlarının denetlenmesinde bir zafiyet mi yaşıyor ülkemiz?
“Altın madeni faciasında sabah 9:00'da 'çökecek dediler, 5.5 saat sonra çöktü!..” ifadesi doğruysa, Bunun böyle olacağını, toprak malzemenin yığma tekniği/yöntemini görenler bilenler göremediler mi? Şimdiye kadar önlem alması gereken şirket yetkililerine seslerini duyuramadılar mı diye düşünmekten de kendisini alamıyor insan…
Malum, gerek uluslararası şirketlerin, gerekse yerli şirketlerin konuyla ilgili bakanlıklar ve bürokratlarla olan sıcak ve yakın temaslarını bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur.
Dört yıl Denizli İl M E Md’de Şube Müdürü olarak görev yapan birisi olarak, bu tür konularda az da olsa gözlemleme imkânım olmuştur.
Buradan şu noktaya gelmek istiyorum: Ülkemizin/Cennet Vatanımızın toprakları, ormanları, dağları, akarsuları vb doğal zenginlikleri doğaya saygı ve doğallıklarıyla kullanılmalıdır. Kısa süreli kazançlar için doğanın doğal yapısı bozulmamalıdır.
Özellikle gittikçe kalabalıklaşan dünyamızda gıda maddelerinin önemi ve değeri gittikçe daha öne çıkmaktadır. Her ne kadar, gıdaların yapısına GDO diye bilinen müdahalelerle, az tohumdan, az topraktan daha çok ürün elde etme çalışmaları yapılıyorsa da; yapay zeka ile yine tohumların genetik yapılarına müdahale edilerek daha çok ürün elde edilme çalışmaları hızla devam ediyorsa da, topraksız tarım uygulamalarıyla aynı mantıkla ürün çoğalması için çabalar varsa da, hiçbir üretimin doğal olanın yerini tutmayacağını elbette söyleyebiliriz.
Bugün şubatın 16’sı, iki gün önce 14 Şubat 2024 Çarşamba günü “ Sevgililer Günü”ydü… Toprak altında kalan Abdurrahman ŞAHİN, Hüseyin KARA, Şaban YILDIZ, Fahrettin KEKLİK, Ramazan ÇİMEN, Kenan ÖZ, Adnan KEKLİK, Uğur YILDIZ’ın da sevdikleri ve sevenleri vardı… Evlerine ekmek götürme sorumlulukları vardı, Belki ev kirası için, belki düğün için, belki de borçlarını ödemek, çoluk çocuğunun okul masraflarını karşılamak için çalışıyorlardı… Onlar da eşlerinin, anne babalarının, çocuklarının sevgilisiydi…
Yaşanan son felaketin, ülkemiz kaynaklarının doğru yöntemlerle değerlendirilmesine, kısa vadeli kazançlardan ziyade uzun fakat kalıcı; doğayı bozmayan çalışmalar ve çabalar için vesile olmasını dilerken; dokuz canımızın yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Malum, toprak altından çıkarılıncaya kadar ölü olarak kabul edilemiyor. Bilmem ki bir umut.mSağ salim kurtulabilmeleri için…
Ne vatki akan toprağın hacmi kütlesi ve ağırlığı çok da ümit vermiyor insana bu konuda…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: