“Yedi Ulu Ozan”dan birisi olan Pîr Sultan Abdal bir nefesinde şöyle der:
“…….
Âşıklar harabat olur.
Hak katında kutlu olur.
Muhabbet baldan tatlı olur;
Doyamazsın, demedim mi?
…..
Bezm-i âlem Vâlide Sultan’ın mühründe de şöyle yazıldığını yazar kaynaklar:
““Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammed siz muhabbetten ne hâsıl
Zuhurundan bezm'i âlem oldu vâsıl?””
Haydi muhabbetli bir söz daha söyleyelim:
“Biz muhabbet fedâileriyiz, husumete vaktimiz yok!..”
Değerli okurlarım muhabbet TDK sözlüğünde; Sevgi. Dostça konuşma, yârenlik anlamlarında iken, tasavvufta muhabbet ilahi aşk olarak ifade edilmektedir. Muhabbet, birbirini Allah için sevmektir. Kusur arama yerine insan kimliğiyle hesapsız, çıkarsız saygı duymak ve sevmektir.
Günümüz dünyasında üç beş kişi bir araya gelindiğinde içlerinden birisi medyadan biriktirdiği olumsuz haberleri âdetâ masaya boşaltıvermekte, bu noktadan itibaren olan biten konuşmalar hep olumsuzluk üzerine kurgulanmakta, buluşma sona erdiğinde de buluşmaya katılanlar, oradan mutsuz bir şekilde ayrılmaktadırlar…
İşte böylesi bir gerçeklik içerisinde yaşanan dünyamızda bizler 3 Ekim 2024 Perşembe günü DDY Lokalinde bir araya geliverdik… Muhabbetin merkezine sevgi ve saygıyı koyarak… Ne 3. Kişilerin gıyabında konuştuk, ne de masaya medyanın olumsuz haberlerini koyduk…
Tam tersine bir dönemin seçkin bürokratı; çok sayıda kitabın yazarı çok değerli edebiyatçı yazar, şâir M. Mazhar ALPHAN’ın masaya koyduğu simitleri ve peynirleri kardeş edip yerken, biküvileri cezeryeleri derken dostların getirdiği yeni simitlerle çayla yemenin hazzını yaşadık. Kimlerle mi? Sanat Değirmeni Başkanı ve “Ölü Bayramı” şiir kitabının şâiri Aygün EROĞLU; “Har” ile “Yanlış Denklem” şiir kitaplarının şâiri Yasemin YAZGAN, Karşıyaka Şiir Atölyesi’nin müdavimlerinden, şimdilik şiirlerini biriktiren kültür-sanat ortamlarının aranan isimlerinden Zerrin KESKİN, Denizli’den konuk gelen edebiyatçı, televizyon programcısı, köşe yazarı, kültür-sanat ortamı dostumuz Cemal ATAMAN ve bendeniz Şerif KUTLUDAĞ ile…
Bizim masanın yazılı olmayan gelenekleşen bir uygulamasıyla masaya gelen o anda kaç kişi varsa o kadar çayla gelir muhabbete. Ondan dolayı da daha gelir gelmez çayın buğusu, sıcaklığı ve karanfil kokuşlu rengiyle katılıverir muhabbete…
Masada önce biz dört kişi iken Yasemin Yazgan ‘ın “Yanlış Denklem” şiir kitabını kuyumcu hassasiyetiyle okuyan M. Mazhar Alphan’ın şiirlerde altlarını çiziverdiği söz incilerini okuduk birer birer ve gıyabında alkışladık Yasemin Yazgan’ı…
İşte M. Mazhar Alphan’ın altlarını çizdiği söz incilerinden bir demet:
“yağmuru toplamış gözlerim”
“tenimde sağanak // dilimde damla sakızı tadın”
“ruhsatı bitmiş çürük raporlu dünya”
“haddini bil ölüm // hepimiz ölürsek birdenbire // cehenneme delik açar dolarız // kumandası bizde sahta aydınlıkların”
“içimiz maden ocağı // dışımız yeşil türbe”
“neşter vurdunuz imgelere // bakire kederlerle”
“ağlayan tahta masalar dingin // kalburdan geçiyor kötülük”
“eskidi mor elbisem // tene dönüştü”
“ipleri başkalarında heveslerin”
“eğriliyoruz kirmen kirmen // saçlarım fırtına // içim semt pazarı”
“annenin yalınayak ninnilerine”
“bitmemiş bir günsün çocuk // daha sakalın çıkacak”
“yıldızımın busesi karanlık bu gece”
“zil zurna gece düştü // bekareti bozulmuş dünyada”
“teşbihimde çöl kanıyor”
“kuşlar düşecekler diye korkarken”
“silkelemekten eskidi ömrümün // melankolisi”
-2024 Ağustos’unda yayınlanan kitabı merak edenler için; Akdoğan Yayınlarından edinebileceklerini hatırlatıverelim sözün burasında.-
Tam da bunları okumayı bitirmiştik ki “Yanlış Denklem”in şâiri Yasemin Yazgan ile Zerrin Keskin geliverdiler masamıza: Zerrin Keskin ile Yasemin Yazgan’ın Çal Yöresinden olduklarını biliyorduk ya, konuğumuz Cemal Ataman’ın da aynı yöreden Baklan’dan olduğu bilgisini söyleyince üçlü hemşeri buluşmasının tebessümü yayılıverdi ortalığa… Durumdan vazife çıkararak bu sefer ben de Cemal Ataman’la Nazilli Lisesi mezunu olduğumuz bilgisini koyuverdim ben de masaya…
Cemal Hocam, konuyu Denizli’ye taşıyıp Anafartalar Lisesinde edebiyat öğretmeni iken, aynı binada eğitim öğretime başlayan Denizli Anadolu Lisesinde de benim edebiyat öğretmeni olduğumu bundan dolayı da birlikte görev yaptığımız bilgisini paylaşıverdi…
Konu 5.si yapılan “Bornova Kitap Günleri”nden açılınca herkes konuya ilişkin kanaatlerini ve gözlemlerini paylaşıverdi haliyle… Sonuçta ziyaretçiden çok yazar ve şâirin olduğu bu yılki etkinliğin ekonomik daralmanın bir göstergesi olduğu noktasında birleştik…
Cemal Ataman, Bornova Kitap Fuarını, Bursa Eğitim Enstitüsünde Ahmet Cengiz ile sınıf arkadaşları olan Halit Özboyacı ile 57 yıl sonra buluşturduğu için çok sevdiğini dile getiriverdi.
Onca yıl müfettiş olarak görev yapar da anıları olmaz mı Mazhar Alphan üstadımızın, olur elbet… Sivas yöresinde teftişte iken tavuklu, etli kebap türü yemekler hayal ederlerken ardı ardında dört beş gün ikram edilen bol tereyağlı yumurtaları yiyince kendini yatakta bulduğunu, o sancılar çekerken ertesi gün kebap yedirdiklerinin hayıflanmasını özel ayrıntılarıyla da anlatınca gözlerimizdeki yaşları tutamadık gülmekten…
Muhabbet öylesine çeşitli yerlere gitti geldi ki: Bir ara Cemal Ataman’ın söz açışıyla Mevlânâ’yı konuştuk, Yunus Emre’mizi konuştuk. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal konumunu konuştuk. Karamanoğlu Mehmet Beyin Türkçe fermanından konuştuk.
Aygün Eroğlu’nun “3 Ekim Dünya Türk Dünyası Günü” nü hatırlatması dolayısıyla, son dönemdeki TÜRKDEV=Türk Devletiri Konseyi’nden bahis açtık…
Aygün Eroğlu M.Mazhar Alphan’ın “Son İleti&Kuşluk Çiçeğim” kitabındaki mektuplardan söz edince ben de ABDli gazeteci yazar Katharine Branning’in “Bir Çay Daha Lütfen” eseri ile Ord. Prof. Anna MASALA’nın “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım” adlı eserlerinden söz ediverdim . Mazhar Hocamın “Benim mektuplarımdan söz etmemek için yabancı yazarların eserlerinden söz ediyor!.. ” tarzındaki tatlı bir edayla dillendirdiği taşlarına da göğüs gererek…
İşin güzel yanı bütün bu konuşmalar olurken Yasemin Yazgan büyük bir dikkatle dinlerken Zerrin Keskin’in ise kitap isimlerini not etmesiydi…
İşte böyle değerli okurlarım, bizim mahalleden haberler böyle: Hani bir söz vardır: “Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun da hele gezip gördüklerinizi anlatınız!” diyen… Biz hem yediklerimizi hem de içtiğimiz çayları saklamadan anlatıverdik sizlere…
“Muhabbet baldan tatlı mıdır?” diye başlamıştık sözlerimize ya!.. Gerçekten seviyeli, saygılı, sevgi dolu ve dostane havaların hakim olduğu ortamlarda muhabbet baldan tatlı oluyor. Biz bunu yaşadık ve tattık dostlarımızla… Size de tavsiye ederken sözü Pir Sultan Abdal’ın “Muhabbet”i konu edindiği şiiriyle noktalayalım derim:
******************
Güzel âşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi?
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi?
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi?
Bu marifet bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi?
Âşıklar harabat olur
Hak katında kutlu olur
Muhabbet baldan tatlı olur
Doyamazsın demedim mi?
PİR SULTAN ABDAL şahımız
Hak'ka ulaşır yolumuz
On iki imam katarımız
Uyamazsın demedim mi?
Pir Sultan Abdal
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMİZLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: