Söze, Hale ŞIVGIN hocamızın “İzmir’in sosyolojik analizini usta akademisyenler bile böyle yapamaz!” Diye tanımladığı Neşet ERTAŞ’ın son nefesini verdiği güzel İzmir’imize dâir, deprem sonrasında yaralı gönüllere bir merhem gibi gelen sözlerini hatırlatarak başlamak istiyorum öncelikle. Çünkü deprem sürecinde güzel İzmir’imiz sosyal medyadaki bazı çirkin ve kırıcı sözlerle hırpalandı değerli okurlarım. Buyrunuz Neşet Ustayı dinleyelim:
“Gezdim tüm dünyayı gördüm.Güzel İzmir sana geldim. Güzelsin asil duruşlu. Medenisin hoşgörülü. Olduğun gibi içli dışlı. Güzel İzmir sana geldim. Gönüllere ışık saçan. Unutamaz görüp geçen. Gariplere kucak açan. Güzel İzmir sana geldim. Kimdir necidir sormayan. Kimseyi hakir görmeyen. İnsanlıktan ödün vermeyen. Güzel İzmir sana geldim. Nice yıllar çok uzağım. Seni seviyor yüreğim. Güzel yurdum son durağım. Güzel İzmir sana geldim.”
Ve… “Güzel İzmir sana geldim!” diyen Neşet Usta, İzmir’e gelir ve de 25 Eylül 2012’de çok sevdiği İzmir’de hayata vedâ eder…
Çok değerli eğitimci şâir AY IŞIĞI _Dilber SAKAOĞLU hassas yüreğiyle İzmir’e söylenen olumsuz sözlere karşı şunları söyler: “Kimsenin sıkıntısını, derdini, acısını, sevincini, hüznünü, kederini, küçümsemeyin! Dalgaya almayın örneğin! Hor görmeyin! Tiye almayın! Teğet geçmeyin! "Aman sendee" cilik yapmayın!.. Kimse en değerlisi, en masumu, en günahsızı, en temizi, en mükemmeli, en iyisi, en dokunulmazı, en güzeli, en yamanı, en eşsizi, en "EN" i değildir yeryüzünün!..
İyisiyle, kötüsüyle, artısıyla, eksisiyle insan diye gönderildiysek dünyaya, adam gibi yaşayıp gidelim işte, vakti gelince!..”
İzmir’e en ağır hakareti yapan kişinin sahte hesapla yaptığı insanları tahkir ettiği sözlerine karşı en ciddi cevap kendisi de bir İmam Hatip Mezunu olan Denizli’deki bir medya mensubundan sevgili Sedat KAYA dostumuzdan gelir: “Bakın şimdi deprem zina, içki ya da günahların artmasıyla olmaz.
Deprem sünnetullah gereği belirli periyotlarda olur. 1509'da Fatih’in oğlu tahttaydı Osmanlı buram buram şeriatı yaşıyordu bir deprem oldu tam 45 gün. İstanbul’da yıkılmadık ev kalmadı. Yer kabuğu çatladı Fatih camiinin avlusundan su çıktı. Tarihe “KIYAMET-i SUĞRA- küçük kıyamet” olarak geçti. Padişah istanbulu terk etti. Başkent Edirne’ye taşındı.
Yine 1765'te müthiş bir İstanbul depremi oldu o günde Osmanlıda hilafet vardı. Şeriat vardı içki ve zina yasaktı. Ama İstanbul ve çevresinde yıkılmadık ev kalmadı Fatih Camii, Eyüp Sultan camii Eyüp sultan hazretlerinin türbesi yıkıldı.
Hilafet ve şeriat dendiğinde akla gelen padişah cennet mekan sultan Abdülhamid Handı. Onun döneminde yani 1894’te bir deprem oldu. İstanbul en baştan en sona yıkıldı yine şeriat vardı, yine hilafet vardı, devlette dinin başında Şeyhülislam bulunuyordu. Ama İstanbul ve çevresi yerle bir oldu.
Demem o ki, içki zina ve günahın bolluğunun karşılığı kesinlikle deprem değil ahirette Allah’a hesap vermektir. Karıştırmayalım lütfen


İzmirliyi çok kıran ifadelere karşı bir tepki de şâir yüreğinden Erdal ERÇİN’den gelir: “Ölüm yahu; herkes kendi çukurunu dolduruyor; hepimiz öleceğiz. Deprem falan da gösteriyor ki iki dakika sonrası için senet yok hiçbirimizin elinde. “Allah rahmet eylesin” var bu milletin kültüründe; olmadı “Allah taksiratını affetsin” var. Ölünün ardından kötü konuşmak nedir? Nereden biliyoruz nereye gideceğini? Biz nereyi garantiledik de sallıyoruz herkes için?”
Yazının başından beri, İzmirliye yapılan haksız sözlere karşı sanırım yeterli cevapları vermiş olduk değerli okurlarım… Şimdi de yüreği İzmir’le çarpan ve deprem acısını paylaşabilmek için yine sanal dünyaya yansıyan sözlerden yaptığım derlemeyi paylaşayım sizlerle:
Sayısız otelden duyuru: İzmir’de evlerini kaybetmiş kazazedeler otelimizde kalabilirler.
Tahir Alp TUĞHAN: “Menemen Seyrek’te bulunan mobilyalı 6 adet evimizde 1 yıl süre ile değerli hemşerilerimizi misafir etmekten mutluluk duyacağız. Ulaşım ve var olan eşyaların taşımaları araçlarımız ile yapılacaktır. Siz değerli ailelerimizin yaralarını sarmaya yardımcı olabilmek adına tarafımızla iletişime geçilmesini bekliyoruz.”
Murat PARILTI: Depremden dolayı evini kaybeden kardeşlerimin 1 aileye 6 aylık kira bedelini ödemeye hazırım…
Yusuf AKIN: “Bizim yan bina çöktü.. Ben iki gündür sabaha kadar ordaydım...
Adamlar sırt çantasını yiyecek ve suyla doldurup Göztepe'den gelmiş... Komşu kadınlar evlerinden börek /poğaça yapmış çayla birlikte Manisa, Uşak, İstanbul ve diğer illerimizden gelen kurtarma ekiplerine ve Kızılay personeline, polislerimize ve bekçilerimize dağıttılar...
Olivia Duble Anne @Olivia 1 anne: “Merhaba 3 aylık bebğim var. Bebeğini emziremeyen, yaralanan anne varsa seve seve emzirebilirim. Karşıyaka’dayım dm atabilirsiniz.”
Hava Avcı KÖSEOĞLU: “Kim olduğunu bilmesem de kendimizin iyi olması, çok da bir şey değiştirmiyor. Yüreğimizin senin gözlerin gibi, yüzündeki çaresizlik gibi olduğunu bilmeni çok isterdim kardeşim....
Elazığ Belediyesi: “Sizi en iyi biz anlarız” Bir tırlık malzemeyi taşıyan Elazığ Belediyesine ait bir aracın önündeki afişteki yazı.
Şevki DİNÇAL: “Değerli dostlarım sevgili sayfa arkadaşlarım Biz şu anda Amerika'da oğlumuzun yanındayız. Aramak isteyen dostlarım maddi zarar görmesin diye telefonumu kapalı tutuyorum Bu durumu arayan soran dostlarımın bilgisine sunuyorum. Türkiye'me güzel İzmir'ime geçmiş olsun Kaybettiğimiz canlara Allah'tan rahmet diliyorum Mekanları cennet olsun. Yaralı canlara da acil şifalar diliyorum Allah bir daha böyle afetler göstermesin Uzaklardan selamlar sevgiler.”
Şimdi de depremin bilgilerinin kayda geçmesi için sevgili Ömer Sabri KURŞUN ağabeye kulak verelim: “ 30 Ekim 2020 Cuma günü saat 14.51’de İzmir'de meydana gelen 6.6 (bazılarınca 6,9) şiddetindeki deprem sonucunda 20 binanın yıkıldığı, onlarcasının oturulmaz duruma geldiği 114 kişinin hayatını kaybettiği,1035 kişinin yaralandığı depremin ardından TBMM'de 5 siyasi partinin ortak önergesiyle deprem araştırma komisyonu kuruluyormuş.
TBMM Genel Kurulunda, AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti'nin, "Depremde Alınması Gereken Tedbirlerle İlgili Meclis Araştırması" açılmasına ilişkin ortak önerisi kabul edildi!!! İnsan hatası yüzünden yıkılan binalar, yitip giden canlar ‘deprem değil bina öldürür’ gerçeği en acı şekilde tekrar kendini hatırlatınca bizim siyaset yeniden ayağa kalktı.-))) Haydi hayırlısı bakalım...
Ve her şeye rağmen insanı hayata bağlayan dilek cümlelrine sırlanmış dualar:
Niyazi AKIN: “İzmir’de bir “can” kurtarabilmek için tırnaklarıyla betonu kazıyan UMKE, AFAD, BELEDİYE, SAĞLIK ve DİĞER personele şükranlarımla… saygı ve selamlarımı iletiyorum.”
Nurdan Baysal ALADAĞ: “Bugün günlerden Pazar!.. Günaydın yazabilmek bile ne büyük nimet. İnsanın hergün nefes alabilmesine şükredeceği günler yaşıyoruz.”
Cihan BERDİBEK – ELAZIĞ: “Ne var ne yok?" dediler ; "Yoktan var eden, var ettiğini yâr eden Allah var gam yok” dedim...”
İşte değerli okurlarım, hiçbir etiketleri şöhretleri ve kurumsal kimlikleri olmadan hayatın içinden uzaktan yakından sadece insan oldukları için farklı meslek gruplarından farklı şehirlerden ve ülkelerden gelen gönül açıcı sözler ve de insana insan olduğunu hatırlatan, sadece insan olduğu için sevildiğini söyleyen, deprem acısını bir nebze olsun hafifleten ve insanı hayata bağlayan her şeye rağmen bizim insanımız güzeldir dedirten sözler…
Yazımı çok değerli şâir üstadımız Şevki Dinçal’ın sözlerinden alınan dilek ve temennilerle noktalamak istiyorum değerli okurlarım:
“Türkiye'me güzel İzmir'ime geçmiş olsun Kaybettiğimiz canlara Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Yaralı canlara da âcil şifalar diliyorum Allah bir daha böyle âfetler göstermesin…
Yorumlar
Kalan Karakter: