ŞEB-İ ARUS"UN 749. YILINDA
Yayınlanma :
16.12.2022 09:16
Güncelleme
: 16.12.2022 09:16
“Aşk ile!” diye başlayalım biz de söze Mevlevî âdâbınca!..
“Aşk olsun! Aşkınız cemâl olsun! Cemâliniz nûr olsun! Nûrunuz ayn olsun!” duanın genişletilmiş hâlidir…
“Aşk ile!” bir duadır söylenilen muhataba: Allah’ın aşkı ile yaşayın; ya da Allah’ın aşkına kavuşun demektir.
Hazret-i Mevlânâ, bir aşk insanıydı. Fikirleri, düşünceleri, görüşleri; “sevgi” ve “aşk” odaklıydı. Mevlânâ’nın Hak’ka yürüyüşünün ardından oluşan ve adına Mevlevîlik denilen anlayış derin bir medeniyet ve hâl yansımasıdır.
Mevlevîliğin mayasını aldığı Mevlânâ’nın eseri olan “Mesnevî”, her beyti kendi içinde kafiyeli olan mesnevî nazım biçiminde yazıldığı için 26 bin beyitten meydana gelen eseri de Mesnevî diye tanınmıştır. 6 ciltten meydana gelen bu eser 2 yıl ara verilerek 9 yılda bitirilmiştir.
Mevlânâ, insanı her safhada değerlendiren büyük bir gönül eğitimcisidir.
Kur’ân’dan özümsediği ilhamlarla, Allah aşkı ve Muhammed aşkı ile coşan bir aşk çağlayanıdır. Onun en büyük korkusu yanlış anlaşılmaktır. Bu noktadan hareketle Kur’ân’a ve Hz. Peygamber’e bağlılığını şöyle vurgular:
Men bende-i Kur'ânem eğer can dârem
Men hâk-i reh-i Muhammed Muhtârem
Eger nakl kuned cuz iyn kes ez güftârem
Bîzârem ez o, ve zi an suhan bîzârem
Ben can taşıdıkça Kur’ân’ın kulu, kölesiyim.
Ben seçilmiş Muhammed’in yolunun tozu toprağıyım.
Şayet biri benden, bundan başka, buna ters bir söz aktarırsa
Ben o kimseden de, o sözden de bîzarım(şikâyetçiyim)
Mesnevî ; “Dinle ney-den!” diye başlar. “Ney-i nasıl dinleyecektir insanoğlu?” , kâinâtın sesini, Kur’ân’ın hitâbını, Peygamber’e verilen vahyi dinleyecektir…
Mevlânâ’ya göre hayatın özünde aşk vardır. Fânî olan şeylere duyulan sevgi, aşk-ı mecâzîdir; geçici olan aşktır. Aslında her şey fânî, tek aşk bâkîdir. Dünyaya gönül veren, mâneviyattan nasiplenemez., Kâinâtın Sâhibi’ne duyulan aşk; aşk-ı hakikîdir ve ruhun özlediği lezzettir.
Mevlâna Hazretleri der ki: “Hayatta tek ölümsüz olan şey, aşktır. Aşk, kāl işi değil, hâl işidir. Kalem her şeyi yazdı, çizdi, ama aşka gelince çark etti, kaldı. Herkesin aşkı, değer verdiği şeye göre ölçülür.”
749 yıl sonra bile kendi sağlığında olduğu gibi sevgiyle/aşkla kucaklanışının ve dünyanın dört bucağından insanları cezp edişinin sırrına baktığımızda yenileşmeyi ve tazelenmeyi görürüz. Nitekim bir şiirinde şöyle söyler Mevlânâ:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti, cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Ve ölümsüz öğütleriyle her dem yeniden doğan Mevlânâ bize şöyle seslenir:
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Hayatları, felsefeleri, şiirleri, sözleri ve eserleriyle sadece yaşadıkları dönemi aydınlatmakla kalmayıp yüz yıllar sonrasında bile günümüz insanının ruhuna seslenen ve aydınlatan gönül sultanlarımızın: Ahî Evran (1171 - 1261) Hacı Bektaş Veli; (1209 – 1271) Mevlânâ 1207 – 17 Aralık 1273) Nasrettin Hoca 1208-1284 Şeyh Edebalı: 1206-1326 Yunus Emre (1238 – 1328), aynı dönemlerde yaşamış olmaları bir tesadüf değildir.
Anadolu’nun 8 Haçlı Seferi ve Moğol İstilasını yaşadığı dönemlerde Hak dostlarının insanı ve insanlığı aynı öze; İlâhî aşka davet etmiş olmaları da tesadüfü değildir. İşte gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse altı yüz yıl yaşayan Osmanlı Devletini ayakta tutan sır da budur: İnsana verilen değer; insan dendiğindeki ortak anlayış. İnsanı Allah için sevmek, Hak’kın rızasını kazanabilmek için ön şartın halkın rızasını alabilmek gerektiği anlayışı
Hz. Mevlânâ’nın Şeb-i Arus’unu konu edindiğimiz bu yazımızı bizden bir şiirle noktalayalım derim:
AŞK’A DAVET!.. -Dâvete icâbet- Aşk ile!..
“Gel!..” diyordu.
Gidiyordum…
Kar yağıyordu. Ankara üşüyordu.
Yollar boyunca, kar üstüne kar düşüyordu.
Kuşlar üşüyor, dağ taş üşüyor,
Gece üşüyor, gündüz üşüyordu.
“Gel!..” diyordu… Gidiyordum…
“Gel!..” diyordu. “Yine gel!..”
Kar yağıyordu
Yerler gökler beyazları giyiyordu.
Levhalar Konya,
Gönüller: “Mevlânâ!..” diyordu.
Karlı bir Ankara sabahından,
“Gel!..” diyen sese gidiyordum…
“Gel!..” diyordu. “Yine gel!..”
“Ne olursan ol, yine gel!..” diyordu.
Gün ışıyordu…
Beyaz yorgan örtünmüş dağlar,
Deliksiz uyuyordu.
Ufuktan göz kırparken Konya,
Kubbe-i Hadra yeşil yeşil gülüyordu.
“Ne olursan ol, yine gel!..” diyen
Çağrıya gidiyordum…
“Gel!..” diyordu. “Yine gel!..”
“Ne olursan ol, yine gel!..”
İster putperest ol, ister Mecûsi
İstersen yüz kere tövbeni bozmuş ol: Yine gel!..” diyordu.
Boyumdan aşkın günahım
Hasretim yüreğimde kor.
Halim Hicaz’da topal karınca
Huzura gidiyordum…
“Gel!..” diyordu…
Gün aydınlanıyor
Her yer sevgi ışıyordu.
Kış ortasında pırıl pırıl bir güneş,
Güneşse Mevlânâ’ya eş…
İçim ısınıyordu.
“Gel!..” diyordu sırlı bir ses.
Yüreğimde neyler üfleniyordu hatiften.
Bendirler düm tek çekerken derinden derine
Ayinler… Zikirler… Tevhîdler…
Ardı sıra tekbîrler geliyordu.
Ruhum ürperiyordu kanat kanat…
İçimde semâzen olmuş duygularım dönüyordu…
Yedi yüz yıl öteden bir sırlı nefes
“Gel!..” diyordu.
“Gel!..” diyordu.
“Ne olursan ol, yine gel!..” diyordu.
İster putperest ol, ister Mecûsi
İstersen yüz kere tövbeni bozmuş ol: Yine gel!..” diyordu.
Bir Şeb-i Arus’ta çok şükür
Hazret-i Pîr’in huzurunda vuslata erip
Aşk’a yolculukta o pervâneler misâli
Âteş-i aşkla yanıyor; yanıyor; yanıyordum…
Aşkta eriyip aşk oluyordum
Aşkta eriyip aşk oluyordum.
Aşk oluyordum…
Şerif KUTLUDAĞ
AŞK İLE, CANLAR!.. AŞK İLE!..
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: