Sıcak, sıcak sıcak!..
Bugünlerde hemen herkesin ağzından düşmeyen şikâyet kelimesi.
Daha haziran başına kadar gitmek bilmedi şu soğuklar diyorduk… Haziran ortasına geldiğimiz günlerde de gitmek bilmeyen; halen de Karadeniz illerinde heyelan, sel baskınları ve yıkımlar yaratan beklenmeyen yağışlardan şikâyet ediyorduk…
Çoktandır bilim insanlarının dünyanın iklim dengesinin değiştiği, mevsimlerde kayna olduğu, kutuplarda olsun yüksek dağların zirvesinde olsun buzulların eridiği, buna bağlı olarak da yağışlarda düzensizlik olduğu olgusunu yaşamaya başladık ülkemiz olarak…
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada "ülkemiz genelinde yağış beklenmiyor, kuzeydoğu kesimlerin parçalı bulutlu, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor." Denirken, bugün çöl sıcakları yaşanacağı hava sıcaklığının da mevsim normallerinin 6-8 derece üzerine yükseleceği ifade ediliyordu.
"Yurdumuzun tamamına yakın bölümü Basra kökenli sıcak hava dalgasının etkisi altında bulunurken bugün öğle saatlerinden itibaren Orta Akdeniz üzerinden Afrika kökenli yeni bir sıcak hava dalgasının daha İstanbul başta olmak üzere yurdumuzun batı bölgelerinde etkili olması bekleniyor.
Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan sel ve taşkınlara dikkat çeken Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş , konu hakkında şunları söylüyordu:
"Sellerin ana nedeni Karadeniz’in sürekli ısınması ve bu ısınmanın sahil kesimlerinde sürekli artan etkili yağışlara neden olmasıdır. Bugün yağışların sebebiyet verdiği seller ve bu sellerin neden olduğu heyelanların sayısındaki artış ilerideki yıllarda devam edecektir. Dünya bugün beklenenden 1,5 derece daha fazla ısındı; bu ısınma bizi felakete götürecek.
1800'lü yıllardan itibaren sanayinin gelişmesiyle küresel iklim değişiminde biz insanlar müdahalede bulunduk. Ne yaptık? Sanayi gelişince karbondioksit miktarı hem arttı hem de insan nüfusu arttı. Karbondioksit artınca dünyada bir sera etkisi oluşturdu. Bu sera etkisi 1800-1900'lü yıllarda o kadar etkili değildi. Her geçen yıl karbondioksit miktarının artması dünyamızın normalden daha fazla ısınmasına neden oldu. Dünya bugün beklenenden 1,5 derece daha fazla ısındı; bu ısınma bizi felakete götürecek. Dünyadaki bütün ülkeler bir araya gelerek küresel iklim değişimini durdurabilecek veya karbondioksit miktarını azaltabilecek önlemler alıyor. Fakat bu önlemlere bazı ülkeler yeterince alabiliyor. Bazı ülkeler bu önlemleri yeterince alamıyor."
Biz yine hayatın içinden devam edelim soğuk sıcak muhabbetine:
Sıcağın ne demek olduğunu en çok kimler bilir? Haddehanede çalışanlar, kömür ocaklarında çalışanlar, fırınlarda çalışan ekmek çıkaran kürekçiler, güneşe karşı araç kullanan uzun yol şoförleri, tarlada, bağda, bahçede, inşaatlarda, bozulan yolları tamir edenler, kliması çalışmayan ortamlarda çalışanlar, hastanelerin güneşe karşı odalarında yatan hastalar ve her türden güneş altında eğitim yapan ya da vatan nöbeti tutan, arazi arama taraması yapan güvenlik güçleri bilir…
Kışın soğuğunu da kışın konuşmak gerekiyor elbette!..
Kışın soğuğuna karşı en çok özlenen sıcacık çorba ile sıcacık çaylardır bunu herkes bilir. Bir de kışın ocak başlarında pekmezle karılan kar helvası kaşıklanırdı bunu da hatırlamak gerekir diye düşünüyorum.
Yaz sıcağının en çok aranan içeceği de soğuk sudur şüphesiz. Ege bölgesinde kar helvasının özel yerini hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Yaz sıcağı içerisinde en çok içilen sıvı gıdaların başında sıcacık çaylar olduğu bilgisi bizleri şaşırtır mı bilemem!..
Bildiğim bir şey varsa o da: “Acıyı acı keser!” misali “Sıcağı sıcak keser!” anlayışıyla vücudun iç dış sıcaklık dengesinin çayla korunduğu kabulünün ülkemizde yaygın bir kanaat olarak kabul gördüğü bu nedenle çayın çokça tüketildiği gerçeğidir.
Milyonlarca insanımızın sahilleri doldurduğu bugünlerde tatilcilerimizin deniz, kum ve güneş mutluluğunun da şikayet edilen yaz sıcaklarına bağlı olduğunu unutmamak gerekiyor elbette… Turizm ekonomisinin temelini oluşturan ana değerin de yaz sıcakları olduğu gerçeğini teslim edelim.
Yediğimiz pnca meyvenin; kavunun karpuzun, üzümün, kayısının şeftalinin şikayetçi olduğumuz yaz sıcaklarıyla soframıza geldiğini; bundan sonra gelecek olan incirin, ayvanın da yaz sıcakları sayesinde geleceği bilgisini hatırlattıktan sonra değerli okurlarımıza yine de güzel bir yaz şiiri takdim ederek noktalayalım yazımızı: SEVGİLERİMLE…
GEÇMİŞ YAZ
Rü’yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her ânını, her rengini, her şi’rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb… iri güller… ve senin en güzel aksin…
Velhasıl o rü’yâ duruyor yerli yerinde!
Yahya Kemal BEYATLI
Yorumlar
Kalan Karakter: