Tarihler 11 Temmuz 1995’i gösteriyordu.
Srebrenitsa, Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmişti.
Srebrenitsa halkı Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınmışlardı. Bu sivil Boşnak halkı daha sonra Sırplara teslim edilmişlerdi.
Sırplar önce Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin vermişler, sonrasında 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katletmişlerdi.
Toplu mezarlara gömülen Boşnaklar, cesetlere ulaşıldıkça ve kimlik tespiti yapıldıkça her yıl 11 Temmuz günü POTOÇARİ ANIT MEZARLIĞI’nda düzenlenen törenle toprağa verilirken, dün toprağa verilen 14 şehitle birlikte 6 bin 765'e yükselmiştir.
İşte 29 yıl önce yaşanan insanlığın yüzünü kızartan bu soykırımın yıl dönümüydü 11 Temmuz 2024 Perşembe günü yapılan törenlere Bosna Hersek devlet yetkililerinin yanında ülkemizden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçisi Sadık Babür Girgin, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya, MHP Genel Başkan Yardımcısı İlyas Topsakal, Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emin Serin, AK Parti MKYK Üyesi Türk İslam Karakoç, AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen ile ülkedeki diplomatik misyon şefleri ve kurbanların yakınları katıldıklarını öğreniyoruz…
Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı, büyük fikir, dava ve devlet adamı olan ALİYA İZZETBEGOVİÇ halkına ve insanlığa "Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın, çünkü unutulan soykırım tekrarlanır!..” der…
O dönemde soykırıma seyirci kalan BM savaş sonrasında Türkiye’nin de arasında bulunduğu devletlerin girişimiyle 23 Mayıs'ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda “11 Temmuz'un "Srebrenitsa Soykırımı'nı Anma Uluslararası Günü" ilan edilmesine dair karar tasarısı kabul edildiği için dün 11 Temmuz günü, hem ülkemiz genelinde hem de bütün dünyada konuya duyarlı ülkelerce konuya ilişkin anma törenleri düzenlenmiştir…
Srebrenitsa’yı unutmamak adına bugünden geriye doğru bir yolculuğa çıkmak istiyorum siz değerli okurlarımla:
Son yıllarda Saraybosna, Mostar merkezli Balkan gezi turları sayesinde o kadar çok haberler ve görseller yayınlanıyor ki adetâ ülkemize her hangi bir şehri geziyormuş hissini yaşamaya başladık Bosna Hersek özelinde ve Balkan coğrafyasında.
1453’te İstanbul kapılarını Fatih’e açmadan çok önceleri Edirne Balkanlarda başkentlik ve ev sahipliği yapmıştı Osmanlı Devletimize…
Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesinde anlattığı PEÇ şehri ve PEÇOY halkı bizlere Macaristan topraklarını tanıtmıştı bizlere. Macaristan’daki “Estergon Kalası su başı durak!” türküsü ile GÜL BABA halen o topraklarda bekler durur Türk milletinin manevî varlıklarının temsilcisi olarak.
93 Harbi diye de meşhur olan 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinin kalbi olan PLEVNE bize GAZİ OSMAN PAŞA ile
“Tuna nehri akmam diyor// Etrafımı yıkmam diyor //
Şanı büyük Osman Paşa// Plevne’den çıkmam diyor”
Türküsünün onurunu bırakmıştır miras olarak…
Türk milletinin büyük evlâdı Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün doğum yeri olan Selânik’ten, askeri okulu okuduğu ve şarkısıyla gönüllere yerleşen :
“Manastırın ortasında // Var bir havuz // Canım havuz
Bu yurdun kızları hepsi de yavuz…” diyerek
Manastır’dan ne zaman söz edilse içimiz cız eder…
Şehsuvarlar sülalesinden olan Yahya Kemal Beyatlı’nın içimizi titreten mısralarıyla anlattığı:
“Üsküp ki Yıldırım Beyazıt Han diyârıdır,
Evlâd-ı Fâtihân’a onun yâdigârıdır.”
“Üsküp ki Şar Dağı’nda devâmıydı Bursa’nın.
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın…” sözleriyle Evlâd-ı Fâtihân’a emanet edilen nice yerlerde yaşanan soykırımdan dünya nedense hiç söz etmez ve gündeme getirmez…
Yüz yıllarca bir barış adası şeklinde yaşanan bütün Balkan coğrafyasının hatırası ATATÜRK’ÜN HATIRASI için çalınıp söylenen Rumeli Türküleri ile canlandırılır hafızalarda…
Bosna Hersek’te 1995’lerde yaşananların haberlerini takip ederken basından ve medyadan, ben de duygularımı şiirle anlatmışım. 2007’de yayınlanan ve Denizli Ticaret Odası Kültür Yayınları’nın 2 no’lu kitabı olarak yayınlanan “KANADI KIRIK GÜVERCİNDİR SEVDAM”da yer alan: “Mostar Köprüsünü Yitiren Çocuk” , “”Bir Boşnak Çocuğa” , “İgman Dağının Kelebeği” , “Zlata Çığlık Çığlık” , “Bosna Raporu” , “Cephelerde de Olsa Şiirdir Çocuklar” başlıklı şiirlerimde işlemişim savaşın çirkin yüzünü…
Ben Bosna Hersek ile Boşnak kardeşlerimizi dünya gözüyle görmediğim fakat gıyabında çok sevdiğim ALİYA İZZET BEGOVİÇ’in şahsında sevdim.
Ben Bosna Hersek ile Boşnak kardeşlerimizi, Denizli’mizde yıllar önce tanıştığımız EMİNA KARO’nun şahsında sevdim.
Ben Bosna Hersek ile Boşnak kardeşlerimizi Denizli’de PAÜ’de Yatagan Sempozyumunda tanıştığımız ADNAN MUFTAREVİÇ’in şahsında sevdim…
Ve dönüp bakıyoruz tarih aynasına… Bize Fatih Sultan Mehmet’in Bosna için yayınladığı fermanı gösteriyor: İşte barışın ve huzurun sırrı. İşte Balkanlarda dile pelesenk olan “Osmanlı Barışı”nın sırrı…
““Ben Fatih Sultan Han, bütün dünyaya ilan ediyorum ki; kendilerine bu Padişah Fermanı verilen Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır ve emrediyorum:
Hiç kimse ne bu adı geçen insanları, ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin ve zarar vermesin. İmparatorluğumda huzur içinde yaşasınlar. Bu göçmen durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içinde yaşasınlar. İmparatorluğumdaki tüm memleketlere dönüp korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler.
Ne padişahlık eşrafından, ne vezirlerden veya memurlardan, ne hizmetkârlarımdan hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir. Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın. Hatta bu insanlar başka ülkelerden devletime birisini getirirse onlar da aynı haklara sahiptir.
Bu padişah fermanını ilan ederek burada, yerlerin, göklerin yaratıcısı ve efendisi Allah, Allah'ın elçisi aziz Peygamberimiz Muhammed ve 124 bin peygamber ile kuşandığım kılıç adına yemin ediyorum ki; emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacaktır.””
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: