9 Şubat 1441 diye tarih düşülür NEVAÎ’nin doğumuna…
1441’deki devlet Emir TİMUR’dur, başşehir de HERAT’tır.
Nevaî, Horasan’da daha sonra Timurlu Devleti hükümdarı olacak olan Hüseyin BAYKARA ile beraber yetiştirilir. Hüseyin Baykara’nın 1507’de sona eren hükümdarlığı sürecinde Nevaî de 1471 ile 1501’deki vefatı arasında ona vezirlik yapar.
Bayındırlık alanındaki eserlerini bir yana bizi bugün ilgilendiren yanı Nevaî’ninTürk dili ile ilgili eserleri ve çabalarıdır.
Ali Şir Nevaî’nin Çağataay edebiyatının oluşumunda büyük bir rolü vardır. Çok sayıdaki eserleri arasında Türkçemiz açısından ortaya koyduğu ölümsüz eseri MUHAKEMET’ÜL LUGATEYN(İki dilin karşılaştırılması)dir.
Timurlular devletinde Türkçe yazan sanatçılar ve edebiyatçılar azdır.
Farsçanın resmî dil olduğu, Türk aydınlarının Farsça yazmayı hüner saydıkları bir dönemde Nevaî Türkçeyi kullanmayan, Farsça yazan çağdaş aydınlara çatar. Onların Türkçeyi yetersiz görmelerini eleştirir. Türkçenin Farsçadan üstün bir dil olduğu görüşünü savunur. İki dilin karşılaştırılması/mukayesesi olan Muhakemet’ül Lugateyn’i yazar. Onun dışında da 30 civarındaki çok değerli eseriyle Türkçeyle de edebî eserler yazılacağını ortaya kor.
Türkçe eserlerinde Nevaî/ağalayan, Farsça eserlerinde ise Fânî/gelip geçici anlamlarındaki mahlaslarını kullanır.
Nevaî’nin bu çabaları sonucunda Çağatay Türkçesi klasik bir yazı dili kimliğine kavuşur. Nevaî’nin etkisi o kadar çok ve kalıcı olur ki; doğuda Hindistan’da Babür, batıda Fuzûlî, kuzeyde Kazan’da pek çok şair ve yazar ondan etkilenir.
Türkçemize can/yön veren öncülerimizden dedik ya!.. Peki diğerleri kimlerdi?
2. Göktürk Kağanlığı döneminde kendi adlarına taşlara kazıtarak duygu ve düşüncelerini aktartan 725’te Vezir Tonyukuk, 732’de Kül Tigin ile 735’te Bilge Kağan’dır… Göktürk alfabesi ile yazılmış yazıtları yazdıranlardır Türkçeye ilk kez can ve yön veren atalarımızdır. Tarihte ilk kez TÜRK adının yazılı eser olarak karşımıza çıkan Orhun Yazıtlarını miras bırakanlardır.
İlk Türkçe sözlüğümüz olan Dîvânü Lugati’t-Türk’ü 1072’de Türk milletine ve insanlığa armağan eden Kaşgarlı Mahmut’tur…
1277’de
“Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya!..”
Fermanını yayınlatan Karamanoğlu Mehmet Bey’imizdir.
Allah’olan aşkını Türkçemizle dile getirerek yüz yıllardan bu yana insanımızı arı duru Allah aşkıyla buluşturan Yunus EMRE’mizdir…
Anadolu Selçuklu Develeti’nin son, Osmanlı’nın kuruluş döneminde yaşamış ve batı Oğuzcası ile eserler yazan ilk şairlerimizden Âşık Paşa(1272- 1332) ’mızdır.
Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere hergiz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi bu dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.
Bu Garibname eğer Gönül geldi bile,
Kim bu dil ehli dahi mana bile,
Yol içinde birbirini yermiye,
Dile bakıp manayı hor görmeye,
Ta ki mahrum kalmaya Türkler dahi,
Türk dilinden anlayandır ol haki.
Âşık Paşa
Türk milleti var olduğu günden bugüne kopuzuyla, avazıyla, Türkçemizi ilden ile, ülkeden ülkeye Altaylardan Tuna’ya taşıyan Ozanlarımızdır, âşıklarımızdır; Karacaoğlanlarımızdır, Seyranîlerimizdir, Âşık Şenliklerimizdir…
Sımsıcacık nefesleriyle bezeli ninnileriyle Türkçe sevgisini bebeklerin ruhlarına işleyen ninelerimizdir, analarımızdır, kadınlarımızdır, masal analarımızdır…
İster Yâren meclislerinde, ister Sıragecelerinde, ister Kürsübaşlarında, ister Mevlîdlerde yapılan sohbetlerde isterse dergâhlarda olsun, insan sıcaklığını Türkçemizin sıcaklığı ile gönüllere nakşeden sohbet insanlarıdır… Aksakallı kocalarımız ile sohbet meclislerinin bilge insanlarıdır.
Tarih boyunca Türkçe söyleyen, Türkçe yazan bütün kalem ve sanat erbabı kültür insanlarıdır; ahilerdir, ustalardır, yalınca dağ başlarında çobanlardır…
Mehmet Emin Yurdakullar, Yahya Kemaller, Nazım Hikmetler, Necip Fazıllar, Ömer Seyfettinler, Mefmet Akif lerdir…
Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurucusu, Türk milleti kavramının devlet oluşunun banisi; TDK=Türk Dil Kurumu’nun kurucusu:
“Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek
istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Buyuran M. Kemal ATATÜRK’ümüzdür…
“TÜRKÇEMİZE CAN VERENLERİN ÖNCÜLERİNDEN NEVAΔyi anarken, aynı zamanda Türkçemize can veren ecdâdımızı da saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyoruz bugün…
Atatürk’ün ifâdesiyle: “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!..”
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: