-Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı-
19 Aralık Perşembe gününün gazetelerinde manşetlere taşınan bir başlıktı cumhurbaşkanımızın bu cümlesi: “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür!..”
Derin bir felsefe, derin bir özgüven, tarihî bir derinliğin ve devletine, milletine olan sarsılmaz bir sevginin tezahürüdür bu cümle…
Bir anlamda, kuruluşunun 101. Yılında Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin geldiği noktadaki gücünün ve varlığının bir ifadesidir.
Hemen şu örnekleri paylaşalım:
2000 yılından bu yana yakın ve uzak coğrafyalardaki olaylara bir bakalım:. Hafter komutasındaki güçlere karşı Libya’daki olayların çözülüşü… Yıllardır işgal altındaki Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtuluşu… Doğu Akdenizde/Mavi Vatan’daki uluslararası haklarımızın korunası… Yurt içindeki terör gruplarının yurt dışına süpürülmesi, buna bağlı olarak da Suriye ile Irak’taki terör yuvalarının Barış Pınarı ve Pençe Kilit harekâtları ile susturuluşu… Sudan ile BAE arasındaki anlaşmazlıkların çözülüşü… En son olarak da Suriye’de Esad’ın gönderilişi ile yeni rejimin yönetimi ele geçirilişinin gizli ya da açık Türkiye Cumhuriyeti tarafından hayata geçirildiğinin dünya tarafından kabullenilişi… vb
Bunların yanında, 1992’den bu yana SSCB’nin çözülüşüne bağlı olarak ortaya çıkan Türk Cumhuriyetlerinin o günden bugüne adım adım Türk Devletleri Birliği yapılanmasını gerçekleştirişleri… En son olarak Macaristan ile KKTC’nin de bu birliğe gözlemci statüsünde katılışı…
Ukrayna-Rusya arasında cereyan eden savaşta her iki ülke arasında ilişki kurabilen yegane ülkenin Türkiye Cumhuriyeti oluşu…
Yugoslavya iç savaşı sırasında ve sonrasında bölgede Saraybosna’da olsun, Makedonya’da olsun, Kosova’da olsun barış konusunda etkin görev alan ülkelerin başında Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşu vb…
Bölgemizde olsun, dünyanın herhangi bir yerinde olsun, meydana gelen olayların çözümünde doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin beklenen ülke oluşu “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür!..” önermesini haklı çıkarmaktadır değerli okurlarım…
Sözün burasında hemen bir noktaya dikkâtinizi çekmek istiyorum değerli okurlarım!..
Bütün bu olan biten olaylar Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığı ve gücüyle gerçekleşen ve vücut bulan olaylardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin başında hangi hükümet olursa olsun bunların olması kaçınılmazdır. Çünkü tarihin seyri bizim devletimize böyle bir görev ve rolü yüklemektedir.
Öte yandan da insanlık tarihi içerisinde Türk milletinin kurduğu devletler ve yaşama alanlarına baktığımızda 1492’deki Amarika kıtasının keşfine kadar bilinen dünyanın üç kıtasına da hakim ve egemen olan Türk devletlerinin Altay Dağlarından Orta Avrupa ve Tuna boylarına kadar uzanan geniş coğrafyada 16 imparatorluk ile 48 devlet olgusunu hayata geçiriş gerçeğinin izlerinin bugüne kadar hayat bulduğu gerçeğini yaşamaktayız.
Dünya devletleri Türkiye Cumhuriyeti’ni muhatap alırken bu gerçeklik içerinde dikkâte almaktadır. Onun için de “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür!..” önermesi haklılık kazanmaktadır.
Bu önermede dile getirilmeye çalışılan ruh, millî ruhtur. Türk milleti kavramının özünü oluşturan ruhtur. Bu ruh yaşadığı ve yaşatıldığı sürece “Atatürk’ün 10. Yıl Nutku”nda dile getirdiği ruh da hayat bulacaktır. Türk insanı dünyanın neresine giderse gitsin devletinin ve milletinin gücüyle saygı bulacak ve saygı görecektir.
Unutulmasın ki tarihin bütün evrelerinde öne çıkan hakim güçlerin yönetimleri altındaki insanlarına vermeye çalıştıkları ruh da bu ruhtur.
Günümüzde ABD’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin, Çin’in insanlarına vermeye çalıştıkları ve verdikleri ruh bu ruhtur.
Dünyanın gerçeği buysa o halde Türkiye Cumhuriyeti olarak devletimiz insanına niçin bu ruhu vermesin…
Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür!..” önermesinde Türkiye yerine saydığım devlerin herhangi birisinin ismini koyduğunuzda o devletin varlığının ve gücünün ifadesi olmayacak mı?
O halde bu gerçeklikten bizim insanımız niçin mahrum kalsın?
Fransız düşünürlerinin “Dünyanın neresinde bir Fransız varsa Fransa’nın sınırları oradan başlar!..” demelerinin karşılığında Yahya Kemal Beyatlı’nın “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır!” deme hakkı yok mudur?
Bütün bunların söylenebilmesinin ve hayat bulmasının başlangıcı sayı doğrultusunun sıfırda başlamasına misal Atatürk’ün “ Ne mutlu Türk’üm diyene!..” sözünün şuuruyla başlamaz mı?
O halde “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür!..” önermesi millî ruhun ve şuurun en öz ifadelerinden birisi olarak hayatta yerini almıştır. Türk milleti olarak ya böyle yaşarız, ya da böyle yaşarız…
“Ne mutlu Türküm diyene!..” , “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür!..”
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: