“DSÖ=Dünya Sağlık Örgütü”nün açıklaması yazı başlığımdaki ifade. Devamı da var daha:
“Günümüzün Yeni problemi: YALNIZLIK PANDEMİSİ”
DSÖ’nün 2023 yılı verilerine göre her 4 yetişkinden birisi yalnızlık yaşıyor.
24 Haziran 2024 tarihli Hürriyet Gazetesinin haber olarak sayfalarına taşıdığı konu hakkındaki görüşler şöyle:
PANDEMİ sonrasında Harvard Ünv. Yapışan araştırmalarda 18-25 yaş arasındaki gençlerde %61’inin ciddi bir yalnızlık yaşadığını ortaya koyuyor.
Ülkemizdeki konuya ilişkin görüşlerine baş vurulan Psikiyatrist Tanju SÜRMELİ “Türkiye’deki gençlerde madde kullanımı ve intihar arttı.Kendilerini depresif hissediyor ve sosyal medyaya yöneliyorlar. Bu beyni olumsuz etkiliyor ve gençler sosyal izolasyona yöneliyor. COVİD-19 pandemisi insanların yalnızlaştırılmasında önemli bir rol oynadı.”
Yıldız Teknik Ünv. Eğitim Fak. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ali ERYILMAZ: “Çocukların sürekli teknolojik aletlerle vakit geçirmesi onların sosyal becerilerini geliştirmesinin önüne geçiyor. Böylece gençler ilişki yürütme konusunda sorun yaşıyor ve haliyle yalnızlık hissediyor.”
Necmettin Erbakan Ünv. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD Öğr. Üyesi Prof. Dr. Nurten SARGIN: “Gençler derinleşmesine bir iletişim kuramıyor. COVİD 19 pandemisi nedeniyle travmatik bir nesil ortaya çıktı.”
Yalnızlık hem müziğin hem de edebî eserlerin değişmeyen konularındandır…
Sözleri Hikmet Münir EBCİOĞLU’na, bestesi Ali Teoman ALPAY’a ait olan, Zeki MÜREN’in kadife sesiyle zihinlerimize yerleşen bir şarkı vardır:
“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım ben yalnızım yalnızım…” diye sürüp giden…
Yalnızlık deyince dünya edebiyatından Gabriel Garcia MARQUEZ’in “YÜZ YILLIK YALNIZLIK” romanı geliverir aklıma. Daniel DEFOE’nın “ROBİNSON CRUSOE”sü yalnızlığın bir diğer romanıdır. Bizde de Peyami SAFA romanına “YALNIZIZ” adını verir. Yalnızlık konusu sinemanın da önemli konularından birisi olmuştur filmlerde.
Yalnızlık, görünürde bireysel bir olgu gibi gözükür. Şayet böyle olsaydı çözümü de kolay olurdu. Geçmiş zamanlarda gurbete çıkanlarla askerlik için köyünden kasabasından ayrılan insanlar geçici bir süre yaşarlardı yalnızlık duygusunu. Onun dışında köy, kasaba, ilçe hatta yerleşik şehirlerde mahalle olgusu insanları sarıp sarmalardı. Onun için de insanlar kolay kolay yalnızlık duygusunu depresif anlamında yaşamazlardı… Çünkü sosyal dokuda insanı sarıp sarmalayan geniş aile bireyleri ile konu komşu, arkadaş vb insanı dertli görürlerse konuştururlardı. Düğün evine gelen herkesi oynatırlar, cenaze evinde de bir anlamda ağlatırlardı. Böylece insani duyguların insan ruhunda birikmesine fırsat verilmezdi.
Günümüzde en önemli sorunlardan birisi tam da bu noktada kalabalıklar içerisinde yaşanan yalnızlıklardır değerli okurlarım…
Herkes sevincini de üzüntüsünü de kendisi yaşıyor. Törensel ve sembolik paylaşımların ardından herkes kendi derdi üzüntüsüyle baş başa kalıyor.
Batı dünyası yalnızlık konusunun sosyal yansımalarını erken dönemde yaşadığı için önlemlerini de erkenden almaya çalışmıştır. ABD filmlerinin değişmeyen repliklerinden birisi: “Psikoloğumla randevum var!.. Psikoloğumdan geliyorum!.. Psikoloğumun önerisini uyguluyorum!..” vb sözlerdir…
Ülkemizde son yıllarda ülkemiz üniversitelerinde Psikolojik Danışmanlık Bölümlerinin yaygınlaşmaya başlaması ve gençlerimizin de bu bölümleri çokça tercih
etmeleri, bizde de konunun toplumsal bir sorun olarak yaygınlaştığının göstergelerinden birisidir…
Almanya’da devam eden 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarında Avrupa’nın değişik ülke ve şehirlerinden gelerek Türk Millî Futbol Takımı’nın maçlarının oynandığı stadyumları, kırmızı beyaz ay yıldızlı formalarıyla gelincik tarlasına çeviren gurbetçilerimizin bu tavırlarının arka planında da Avrupa’da yaşadıkları yalnızlık duygusundan kurtulmak ve yalnız olmadıkları duygusunu doyasıya yaşamak ve haykırmak içindir bir yerde…
Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier tarafından 26 Mart'ta imzalandıktan 3 ay sonra resmi gazetede yayımlanarak iki gün önce 26 Haziran günü yürürlüğe giren “Vatandaşlık Yasası'nın Modernizasyonu Yasası” gereğince Almanya’da 5 yıldır yaşayan vatandaşlarımız isterlerse “Çifte Vatandaş” olabilecekler.
Türkiye’ye geldiklerinde “Almancı” Almanya’da da “Yabancı”olmanın yalnızlığını yaşayan vatandaşlarımız bundan böyle her iki ülkenin vatandaşı olarak yaşayabilecekler…
Değerli okurlarım illâ ki insan insanla güzel… Onun için teknolojik bağımlısı olmadan, yaşımıza göre sosyal ortamlarda yer almak günümüzde yalnızlık duygusunu yenebilmenin en önemli yöntemlerinden birisidir…
Ben ihtiyarladım, ben yalnızım, terkedildim vb duyguların girdabına kapılmadan insanla buluşmanın yol ve yöntemlerini mutlaka bulmalıyız derim…
Yazımı bayramlaşmaya davetin en güzel türkülerinden birisi olan bir Afyonkarahisar türküsüyle noktalamak istiyorum:
BAYRAMLAŞALIM
Karahisar Kalesi yıkılır gelir
Kakülü boynuna dökülür gelir, dökülür gelir
Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümidini Kadir Mevla’dan, Kadir Mevla’dan
Ver elini karlı dağlar aşalım, bayramlaşalım
Ben bir koyun olsam sen de bir kuzu
Meleye meleye getirek yazı, getirek yazı
Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümidini Kadir Mevla'dan, Kadir Mevla'dan
Ver elini karlı dağlar aşalım, bayramlaşalım
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: