DİN! NE İŞE YARAR...?
Yayınlanma :
12.05.2023 10:41
Güncelleme
: 12.05.2023 10:41
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol." (Hud/112)
Din! samimiyet ihlas ve dosdoğru olmayı gerektirir, yoksa salt şekilcilik ibadet bir işe yaramaz!
Bilge bir insan ile sabun imalatı yapan bir adam yolda yürüyorlardı. Din ile arası pek iyi olmayan sabuncu bilgeye bir ara döndü;
"Hep aklıma takılan bir soru var. Size sorabilir miyim?" dedi.
Bilge; "Elbette sorabilirsiniz diye" karşılık verdi.
"Şey. Söyler misiniz bana, Din ne işe yarar?
Bu kadar uzun zamandan beri Din var, ama insanlar hala birbirlerine kötü davranıyorlar.
Zulümler işleniyor, insanlar öldürülüyor."
Bilge hemen cevap vermedi.
Sessiz kaldı yürümeye devam ettiler.
Girdikleri sokakta oynayan kir, pas içindeki bir çocuk gördüklerinde bilge sabuncuya döndü ve şöyle dedi;
"Söyler misin sabun ne ise yarar?
Bunca zamandır sabun diye bir şey var, ama bak insanlar hala kirli kirli geziyorlar."
Sabuncu bu karşılaştırmaya hemen itiraz etti.
"Tamam ama insanların temizlenmesi için sabunu kullanması gerekir"
Bilge; "Bu tamda benim söylemek istediğim şey. İnsanların iyilik yapması için dini uygulaması gerekir. Dini hakkıyla yaşamayan insanların yaptığı kötülüklerde dinin ne suçu olabilir ki?" dedi.
Çocuklarınızın ahlak ve din sahibi olmaları, bilmem ne üniversitesinden birincilikle mezun olmalarından çok daha önemlidir...
Mısırlı alim Şeyh Şa’ravi rahimehullah şöyle der:
Ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu:
- Sizin Kuran’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu?
Cevap verdim:
- Kesinlikle evet.
Tekrar sordu:
- O halde Allah niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor?
(Hâlbuki Kuran diyor ki: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141)
Dedim ki:
- Çünkü bizler müslümanız, mümin değiliz de ondan.
- Müminlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir?
Şeyh Şa’rafi şöyle cevap verdi:
- Günümüzde Müslümanlar namaz, zekât, hac ve Ramazan orucu gibi İslam’ın ibadet cinsinden bütün sembollerini yerine getiriyorlar fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler!!
İlmi, iktisadi, sosyal ve askeri sıkıntılar… vs.
Bu yokluk ve sıkıntıların sebebi nedir?
Kuran’da geçen bir ayette şöyle denilir:
“Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz Lerin girmedi.” (Hucurat: 14).
Bana sordu: O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?
- Bunu Kur’an-ı Kerim açıklıyor. Çünkü Müslümanlar müminler merhalesine yükselemediler. Şunları iyi düşün:
Onlar gerçek mümin olsalardı Allah onlara mutlaka yardım ederdi.
Bunun delili Allah’ın şu ayetidir:
“Biz müminler yardım etmeyi üzerimize borç5 kıldık” (Rum 47).
Eğer mümin olsalardı diğer ümmetler ve halklar arasında daha önemli ve saygın bir konumda olurlardı.
Bunun delili Allah Teala’nın şu ayetidir:
“Gevşemeyin / yılgınlık göstermeyi ve üzüntüye kapılmayın. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz.”
Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ diğer milletlerin onların üzerinde herhangi bir hakimiyet kurmalarına izin vermezdi.
Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:
“Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141)
Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı.
Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:
“Allah müminleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” (Âli İmran: 189).
Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ her durumda onlarla beraber olurdu.
Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:
“Muhakkak ki Allah müminlerle beraberdir.” (Enfal:19).
Fakat onlar Müslümanlık aşamasında kaldılar, müminlik aşamasına yükselemediler. Allah Teala buyuruyor ki:
“Onların çoğu mümin değildirler.”
O halde müminler kimlerdir?
Buna da Kur’an-ı Kerim şöyle cevap veriyor:
Onlar:
“Günahlarından uzaklaşan tövbekârlar,
ibadetlerine devam eden âbidler,
Allah’a hamd edenler,
lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler,
rükû ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler,
iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler
ve Allah’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe 112)
Yani Allah Teâlâ zaferi galibiyeti, hâkimiyeti ve yüksek bir durumda bulunmayı müminlere vaat etmiştir, Müslümanlara değil...
Hallac-ı Mansur’u dar ağacına götürürlerken, kız kardeşine de vedalaşması için gelmesini söylediler. O da geldi. Fakat başörtüsüz gelmişti. Muhafızlar ona bağırıp, "Başörtün nerde, erkeklerin arasına böyle çıkıyorsun?" dediler. O da "Ben burada Mansur'dan başka erkek göremiyorum." dedi.
Dr.Ali Şeriati der ki:
"Zulmeden bir dindardan daha kötüsü, 'zalim bizden' diye susan dindardır."
Bin yıldır İslam dünyasında değişen, gelişen bir şey yok!..
Bilim yok, teknoloji yok, buluş yok!..Kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları yok!..
Varsa yoksa şekilcilik.
Bir dinin felsefeden kopuk, bilimsel gerçeklere sırt çevirmiş ve yalnızca şekilcilikle izah ediliyor olması, o din için ne büyük talihsizliktir.
Sonuç; İbn-i Rüşd ile kitaplarını yakıp kendisini camide linç etmek isteyenler arasında da şu konuşma geçmişti:
Avam:
-Sen dinimizle savaşıyorsun.
İbn-i Rüşd:
"Hayır, ben sizin cahilliğinizle savaşıyorum." demiştir...h
Selam ve dua, Okuyan araştıran sorgulayan anlayışı ve kavrayışı yüksek olan temiz akıl sahiplerine olsun...
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: