KENDİNİ BULANA NE MUTLU...!
Yayınlanma :
09.09.2022 09:01
Güncelleme
: 09.09.2022 09:01
İnsanoğlu için en büyük sıkıntı her zaman cehalet olmuştur.
İşte bu en büyük sıkıntının çaresini de yüce Allah peygamber dediğimiz öğretmenlerle tedavi etme cihetini irade etmiştir. Hz. Ali “Benim belimi iki tip insan kırmıştır; Biri ibadetlere dalan cahiller diğeri de ilmiyle amel etmeyen alimlerdir.” Evet bu iki kesim hiçbir zaman kendileri olmayı beceremediler, kendileri olmayı becerenleri bulmak oldukça zordur. “Allah’ı bulmak kolay ama Allah’ı bulanı bulmak oldukça zordur.” Şeyh Muhyeddin-i Arabi (ra)
İnsanların çoğu beynindeki fikir ve kalbindeki zikir ile yaşamıyor, Sırtındaki Çul, cebindeki pul ile yaşayanlar kendileri değildir.
İşte bu ikisi bu dinin sürekli kamburları olmuştur. İlim sahibi pehlivanların yenemediği tek kişi cahildir. Muaviye Hz. Ali (as) nin elçisine şöyle demiş, git Ali’ye söyle Yüz bin kişiye Cuma namazını Çarşamba günü kıldırdım. Ve erkek deveye, dişi demişler, bu cahillerle ve ahmaklarla savaşabilecek mi.?
Muaviyenin tescilli dalkavuku Amr Bin As’a soruyor, Ali’nin Zülfikar’ından daha keskin ve güçlü bir silah var mı acaba?
Amr, Var dedi “Halkın cehaleti dedi.
. ..Büyük Filozoflar İbn-i Sina ve Ebul Ala El Muarri şöyle diyor. “İnsanların yarısının aklı var dini yok, yarısının dini var aklı yok” temennimiz akıl din bütünlüğünün hakim olmasıdır.
Oysa Yüce Allah’ın insanlara en çok hitabı Kitab-ı Kerimde 137 kez “Düşünmüyor musunuz.? Akletmiyormu musunuz.?” Aklını kullanmayan ve düşünmeyen biri her şeyden önce kendi zalimidir. Kitabı kerimde "Aklını kullanmayanların pisliğe mahkum olacaklarını ve Zalimlere meyledenlerin de ateş dokunacağınını." zikrediyor.
Hz.Ali (as) "Allah sizi hür yaratmıştır köle olmayın” dememiş mi?
Günümüz dünyasında Paranın, Makamının, İlminin, etiketinin, gücünün, kısaca nefsinin ihtişamının, köleleri gibi Köleliğin yanında Modern köleler sınıfı içindeki Bankaların kölesi, Çek senet kölesi, Kumar İçki Köleleri, Şans oyunlarının şanssız köleleri gibi liste uzayıp giden kategoriler de saymakla bitmez.!
Bunların hiçbiri kendisini kendisi sayan ve hakikatte kendileri olmayan gafillerdir.
Oturduğu Ev, Bindiği araba ve hanımının dırdırından bıkıp, Maaş bordrosu ile bankalara sığınanlar ve orda sıkışıp kalan kölelere özgürlükten bahs etmek kadar bir saçmalık yoktur; Bu gurup taksitle yaşayan ve borçlu ölenler çağdaş kölelerdir. Firavunların piramitlerini oluşturan taşlar ve karın tokluğu arasında sıkışanlar hayattan zorla zevk alan klasik köleler de ise ortaçağ versiyonlarıydı.
Hz Ali (as) Şia’sının biri “Ya Ali ne emredersen emret senin emrindeyim” demişti. İmam Ali “Öyle deme Hak bildiğin şeylerde bana tabi ol” Demiştir. Neden.?
İmam kendisinden sonraki nesillere siyasette ve İdarede insanların mutlak itaatini kabul etmeyin Felsefesini öğretmiştir ve iradenin ipoteğini red etmiş;
İnsanlara da insanlığa da Bilinçli bir toplum oluşturmanın ilk ve son mesajı bu değil mi ? Ey sosyologlar.! Ey siyaset bilimciler.!
Bazı insanlara sorsan sen kimsin kendini sana tarif edemez çünkü o bir başkasıdır.
“Kendini bulan İnsanın bu dünyada Kaybedecek bir şeyi kalmamıştır, İçindeki İnsanı anlayan tüm insanlığı anlamaya başlar.”(Stefan Zweign) İçimizdeki İnsan Vicdandır, Vicdan fıtrattır ve fıtrat pozitif değerlerle eğitilirse amacına uygun bir yaratık yetişmiş olur aksi halde topluma bir bela mal olacak.
Sokrates’i dinleyelim “Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı kendi ellerinde yada kendi kontrollerinde değildir, Onların denetimi dışarıdan gelmektedir.”
Kimlik dağılmasında ne olur?
• Saflık ile güvensizlik, açgözlülük ile kanaatkarlık, utangaçlık ile riya, çekingenlik ile kibir gibi çelişen karakter özellikleri.
Hz. Ali (as)”İnsanları bilinçlendirin ve bırakın onlar yolunu bulur” İfadesini çağdaş akademilerin kapısına yazmak gerekmez mi?
Kendisine ait hiçbir şeyi olmayan yaşadığı çevrenin hüdhüd kuşlarına ne demek lazım. Yıllar önce tanıdığım bir müdür her konuşmasına bir kanun maddesi ekleyen biri, Hala babasının koyduğu isimle çağrılıyorsa gariplikler genel olarak yakamıza değil beynimize, İrademize sızmış demektir.
Yaşadığı toplumu olayları ve dünya gerçeklerini ve evrensel erdemleri yorulmaktan habersiz olanlar Enformasyonun yalancı tiranlarının gönüllü ve ücret almadan çalışan, idrakten yoksun kara cehaletin kurbanlarına hiçbir gerçeği kabul ettiremeyiz. Çünkü o her duyduğunun kurbanı olup kurban olmanın sonuçlarını da bilmez. Çünkü kendisine ait hiçbir şeyi yoktur O bir başkasıdır. Özürlüdür, Beyni felç olmuştur.
Bin bir güçlükle yurt dışında çalışıp ülkesine dönen kaç insanla konuşun gündemlerini hep ekonomi işgal etmiştir. Oradaki zahmetinden, Sosyal ilişkilerinden hiç bahs etmez, çünkü gördüğü Avrupa'nın hayat standartları O'nun hayallerini işgal etmiş ve İnsanca yaşaması için Sadece kendi kültürünü aşağılamaya motive edilmiştir.
Büyük usta Dr.Ali Şeriati (ra ) dinleyelim;
“Ben, kendi dinimi, kendi edebiyatımı, kendi duygularımı, keder ve ıstıraplarımı, dertlerimi ve ihtiyaçlarımı düşündüğüm zaman, gerçekte kendimi düşünüyorum."
Ve binlerce örnek, ne diyelim! Garabetler gezegeninde normal olan hiçbir söylem olmaz. Herkes yaşadığını ve duyduğunu konuşur, Konuşulması gereken hiçbir şey konuşulmaz.
Çünkü kendilerine ait hiçbir şey yoktur. İdealite olmayınca realitede, REZALİTE piyasayı göğüsler.
SAHİ SİZ, O'MUSUNUZ?..
Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samimi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç arkadaş;
Nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile;
— İrtibatı asla kesmeyeceklerine,
- Doğru Yoldan,
-Adalet ve Hakkaniyetten ayrılmayacaklarına,
-Dine hizmet davasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına" dair söz vermişler.
Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlı imiş.
Bunu bilen arkadaşlar zamanın kendilerini de yıpratması sonucu karşılaşmaları halinde birbirlerini tanımakta zorluk çekmemeleri için aralarında bir şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.
O da:
“Ben O’yum!”...
Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş:
- Biri Müderris (hoca),
- Diğeri hatırı sayılır bir tüccar,
- Bir diğeri de Mutasarrıf (vali) olmuş.
Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin mutasarrıf olduğunu öğrenir.
Hemen kadim dost ve dava arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister.
Kapıya varır görüşmek ister fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz.
Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır.
Vakit geçmiş, lakin kendisine bir türlü sıra gelmemiş…
Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki yıllarda belirledikleri şifre gelmiş.
Derhal küçük bir kâğıt parçasına:
“Ben O’yum”
diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş…
Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış…
Bizimki şaşırmış… Ama asıl şaşkınlığı kâğıdın arkasını çevirince yaşamış.
Kağıdın arkasında:
“Sen O olabilirsin ama…
Ben O değilim!” yazmaz mı?
Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu?
Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp her imkana sahip olunca, adeta "Tanınmaz" hale geliyorlar ve: "Ben O değilim" çizgisine savruluyorlar. Nitekim mücahit bildiğimiz çok insan müteahhitliğe savruldu
Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için:
Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mubah gören kişiliksiz ve omurgasız karakteri zayıf insanlar...
Kıssamıza uygun söylersek bu gün:
“Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var?!
Öte yandan;
“Ben O değilim!
diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?
SONUÇ: Literatürümüzde geçen “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol”Tavsiyesi objektif ve net olmayı gerektiriyor.
Doğunu Aristosu İbn-i Rüşt(ra) “İnsanların %95 düşünmezler,%3’ü düşünür,%2 düşündüğünü zennederek ölürler.
Halk arasında İlgi Arsızlığı olarak nitelendirilen histerik, aslında psikolojik bir hastalıktır.
Yani kişiye özgü bir karakter değil, yaşadığı olaylardan etkilenme durumudur. Hastanın mutlu olduğu anlar, övgü duyduğu, özellikle fiziki anlamda iltifat duyduğu anlardır. Karşı tarafa kendini beğendirmek için büyük çaba gösteren kişiler, adeta ilgi ve şefkat ile beslenirler. Bu tür kişiler hayatlarını, dramatik bir yönden etrafındaki insanlara anlatırlar. Yani var olmayan olguları varmış gibi, duygusal bir şekilde etrafa yansıtırlar.
Günümüz toplumunda en alt gelir gurubuna sahip olmasına rağmen tüm sermayesini Iphone cep telefonu olan bazı insanlar sadece sosyeteden görünmek için; kalan parası ile marka bir tişört veya ayakkabıya yatıran histerik insanların sayısı azımsanmayacak kadardır.
. Bunun İslam literatüründe karşılığı tek kelimeyle münafıklıktır.
Everilmek de çevrilmek bugün bizim elimizde yarın ise geç olabilir.
Kur'an Akıl sahipleri ve aklını bizzat herkesin kendisinin kullanmasına dair Yüce Allah'ın adaletine bakalım.!
"Hepsi birbiri ardından cehenneme toplanınca sonrakiler öncekiler için ;
Ey rabbimiz bizi saptıranlar işte bunlardır, bunlara ateşten bir kat daha fazla azap ver derler" (Araf 38)
Yüce Allah'ın değişmeyen sabit yasası "Aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder" (Yunus/100)
Hasılı kelam'ı Şeyh Said-i Şirazi(ra)den dinleyelim;
"Kendinle barışıksan, kimseyle derdin olmaz"
"Ya Rabbi, Bildir de ben beni bileyim,
Beni bilmeyen ben ile seni bileyim....
Seni bilmeyen beni ben neyleyeyim..! Mevlana (ra)
Zalimin çarkını döndürenlere kan can verenlere yazıklar olsun. Kendisi olabilenlere ne mutlu...
Selam ve dua okuyan araştıran sorgulayan anlayışı ve kavrayışı yüksek olan temiz akıl sahiplerine olsun İNŞALLAH...
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: