“Rabbin, Kalemle yazmayı, çizmeyi ve kalem kullanmayı öğretendir.” (Alak/4)
İlk ilahi emri "OKU" olan bir dinin müntesibleri olarak ne kadarına uyduk!?
Bir aracı olarak Kalemde sayılamayacak kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş, hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, Bilgi, deneyim, birikim ve bilgiler zapt-u rapt altına alınmıştır.
Allah tarafından indirilmiş olan kutsal kitaplar yazılmıştır; kısaca uygarlıklar kalem sayesinde süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış; Allah kalem vasıtasıyla insana bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına kavuşturmuştur.
Burada "kalem" kelimesinin, -işlevi ve amacı dikkate alındığında- bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme ve tüm iletişim araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir.
Demek ki, kalem ile yazıyı öğreten, o vasıta ile ilim belleten de odur. Yoksa bir kan pıhtısından yaratılmış olan insanlar ne kalem bilirdi ne yazı.
Buna göre, her öğretmen bu kalem görevini üstlenmektedir.
Diğer taraftan, “O, insana bilmediği şeyleri öğretti.” ayetini, insanda olmayan kuvvetleri, yetenekleri, kabiliyetleri yaratarak ve deliller getirerek ve âyetler indirerek vehbî (Allah vergisi) olarak da öğretti, çalışarak kazanma yoluyla da öğretti, şeklinde anlamak mümkündür.
Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu:
“Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı?”
Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi:
“Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin.”
Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi;
“İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki!”
Büyükbaba cevap verdi:
“Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri benimseyebilirsen, hep dünyayla barışık bir insan olursun.”
“Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Allah’tır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir. İstesek istemesek de O'nun yasalarını yaşıyoruz.
“Nûn. (Ey Muhammed) And olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.” (Kalem/1-2)
“İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi daha dayanıklı bir insan yapar sıkıntılar her zaman mutluluğun ve ferahlığın habercisidir.”
“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. ﴾Kalem suresi 4-5-6﴿
“Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını idrak ederek anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli unsurlardandır. Yanlışları silmeyi ve yerine doğruları yazmayı ve yaşamayı bilmek gerekir, yanlışın kalıcılığı yoktur."
"Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. O halde yalanlayanlara boyun eğme. (Kalem 7-8)
“Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, onu korumalısın, Gerçekte güç, Azim, inanç, itikat ve iman ile doğru orantılıdır.
“Ayetlerimiz kendisine okunduğu zaman, "Öncekilerin masalları!" der.” Kalem-15)
“Beşinci ve son özellik ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve iyi-Kötü, Doğru yanlış, Güzel-çirkin olumlu-olumsuz her hareketinin farkında olmalısın . . .”!
"Hiç şüphe yok o bir delidir" diyorlar. Hâlbuki o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür. Kalem 51-52)
Kırtasiye; defter, kağıt, kalem, mürekkep vb. yazı ve hobi araç ve gereçlerinin bütünü. Arapça kökenli olan “Kırtasiyye” sözcüğü, kağıtla yapılan işlemler anlamında da kullanılmaktadır.
Türkçede kırtasiye dükkanı kavramı zamanla sadece kırtasiye olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Kırtasiyecilik mesleği oldukça geniş bir alanı kapsar. Bu kapsam içinde, ofis mobilyaları, daktilo, zımba, makas gibi kalıcı ürünlerin yanı sıra, Kitap, Kağıt, zımba teli, yapıştırıcı gibi yüzbinlerce çeşidi barındıran bir sektör. sarf malzemeleri de bulunur. Kırtasiye dükkanları genellikle okul ya da işyerleri yakınında bulunmaktadır.
Kapitalist sistemin tüketiciyi manipülasyonları sonucu üç kalem olan ürünü “Kağıt, Kalem defter” ve binlerce renk çeşit, ebat,ve dizayndan oluşan sektörü dallandırarak tüketiciyi yolarak ve renklerle manipüle ederek, budama gayretleri Öğrenci, Öğretmen, Vatandaşı ve garibim kırtasiyeciyi canından bezdirdi,
Sermayesini kediye bindiren bu meslek esnafının kapitalizmin acımasız iştahı, kırtasiyecinin kaşıklarla topladığını, Kapitalist Kenzoların kepçelerle aldıkları paralarla kendilerine de renkli bir dünya oluşturdular.
Bu anlama binayen, İran’da her yıl 5 Temmuz dünya kalem günü olarak kutlanmaktadır!
Monte Cristo Kontu;
Hapiste yatan birine sorar;
"Evlat özgürlük mü istersin yoksa bilgi mi?
-Özgürlük isterim.
-Bilgisiz özgürlük tekrar mahkum yapar seni..."
Sormuşlar dervişe;
Hayat nicedir..?
Demiş ki;
"Hayat bilmecedir…
Attığın her adım bir hece...
Çözene gündüz, çözemeyene gecedir…"
Dervişe sormuşlar: “En zor olan nedir?” “Sözdür” demiş. “Anlatması da zor, anlaması da...”
Dervişe sormuşlar; “İnsanın başına gelecek en güzel nasip nedir?"
Derviş demiş ki; “Herkesin bir şeyler anlatmak istediği şu yalan dünyada, seni dinlemek isteyen birine rastlamaktır…"
Dervişe sordular “Nasıl olalım?”
Derviş dedi ki;
“Musibet karşısında; Metanetli
Cehalet karşısında; Marifetli
Husumet karşısında; Mağfiretli
Kötülük karşısında; Hayır sahibi
Kabalık karşısında; Letafetli ol ki
Yaradan seni sabrından ötürü sevsin...”
Dervişe sormuşlar;
"Evlilikte 50 yılı nasıl devirdiniz" diye;
Cevaplamış derviş: “O deli olduğu zaman ben veli oldum, ben deli olduğum zaman o veli oldu..."
Dervişe sormuşlar;
“Nasıl insan oluruz?” diye...
Derviş "Üç adım atmakla” diye cevap vermiş;
"Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gerekir. İnsanlığa attığın ilk adım budur. Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise, ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hâle geldiğin zaman ise insan olursun.”
Dervişe sormuşlar “Arif kimdir?”
Derviş de demiş ki;
“Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan edebiyatçı, hâliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten ariftir!..”
Derviş’e demişler ki; “Bir adam senin hakkında konuştu” Derviş de demiş ki;
“Kendi sayfasıdır istediği gibi doldurabilir.”
Derviş’e sordular: “İnsan nasıl sabreder?”
Derviş dedi ki; “Unutursun sabredersin, bu en güzelidir... Kabul edersin sabredersin, bu en doğrusudur... Vazgeçersin sabredersin, bu en zorudur... Bir de işini Allah'a havale eder sabredersin, İşte bu, en yücesidir...”
Dervişe sormuşlar “Huzuru nasıl buldunuz?” Cevabı;
“Rızkımı kimsenin yemeyeceğini anladım sakinleştim... Allah’ın beni her daim gördüğünü anladım haya ettim... İşimi kimsenin yapmayacağını anladım işe koyuldum... İşimin sonu ölümdür ona hazırlandım... İyilikleri çoğalttım, kötülükleri azalttım...”
Dervişe sormuşlar “Nasıl isteyelim?”
Derviş dedi ki; “Bir şey istersen insandan isteme,
Verse minnettir, vermese zillettir...
Sen Allah'tan iste,
Verse nimettir, vermese hikmettir...”
Büyükler diyor ki; "Şeytanın dostluğu darağacına kadardır."
Yaşadığımız zaman diliminde dervişlerin nesli tükense de, İzzet, iffet, şeref, Cesaret, ve Emperyalizm Siyonizm ve kapitalizmin kenzolarına karşı Muhammedi (sav)in, İslam’ın hakikati ve Ali (as) ait Adaleti Mutlaka’nın iz düşümlerini görmek!
Selman'ın coğrafyasında nevşu nema bulması kötü bir zaman dilimi sayılmaz.!
Dr. Ali Şeriati (ra) şöyle diyor:
“Kalem bizim totemimizdir. Benim totemimdir. Kaleme ant olsun, boğazından akan kara kana ant olsun. Dilinden akan kara kana ant olsun, kursağından yükselen acı feryada ant olsun ki kutsal totemi satmam, öldürmem, etini ve kanını yemem, zorba ele teslim etmem, altın kesesine vermek, sahtekâr parmaklara emanet etmek, elimi kırarım, ama kalemimi yere bırakmam, gözlerimi kör eder, kulaklarımı sağır eder, bacaklarımı kırar, parmaklarımı keser, kursağımı yarar kalbimi çıkarır, hatta dilimi keserim, ama kalemimi ecnebiye vermem.
Evet, kalemi hak sözü yazmak için elime aldım,
Söyleyemediklerimi kağıda yazmak için elime aldım,
Kaleme yemin ettim ki kalemin gücünü,
Elime alıp son nefesime kadar yazayım,
Kaleme ve yazılanlardan yükselen Itır’a ant olsun,
Kalemin bakışından ilk satırdan,
Yaratılışın görünmez ufkuna kadar and olsun,
Kalem günü, marifetin yaratılış günü ve yaratılışın güzel günü, ilahi ilimlerin nuraniyet günü kutlu olsun.”
Nihayet Şah’ın adamları Ustayı yakalayıp gözaltına aldıklarında cezaevinde gardiyan sorar terörle suçlanıyorsun kaç silah vardı sende Dr. Ali Şeriati(ra) 3 adet dedi, Gardiyan sorar markası neydi ? “BİK”(Bik İran’da bir kalem markasıydı. Evet kalem hep Peygamberlerin, Aydınların, Yazarların, Filozof ve öğretmenlerin silahı olarak kabul edilir.
İslam dininin dinamikliği 1400 yıl önce ortaçağ karanlığında kalem ve yazıya yemin ederek ilk emri “OKU” Olan bir öğreti tüm çağların aydınlık öğretisi olmuştur...
Selam ve dua, Okuyan araştıran sorgulayan anlayışı ve kavrayışı yüksek olan temiz akıl sahiplerine olsun...
Yorumlar
Kalan Karakter: